Kafamın İçindeki Sesler Susmadığı Sürece Bu Karanlık Hava Devam Edecek // Paskalya Tavşanı Röportajı

 

Merhaba öncelikle umarım her şey yolundadır, yeni kitap çalışmaların nasıl gidiyor, bizlere biraz bahseder misin?

Her şey yolunda mı pek emin değilim. Uzun süredir akışına bıraktım, sadece olan bitenleri seyrediyorum. Bir de merhaba bu arada. Yeni kitabı Perşembe günü bitirdim. Bugün de son düzenlemeleri yaptım. Ama daha bir yayınevine göndermedim. Dursun bir köşede canım istediği zaman çıkarırım. Ama dediğim gibi bu aralar sadece izliyorum, pek bir şey ile uğraşacak halim yok.

 

Paskalya Tavşanı karanlık yanıyla gayet etkili çalışmalara imza atmış bir yazar, kendindeki bu karanlığı nasıl yorumluyorsun?

Ne yazık ki öyle bir karanlık hava mevcut. Elimde olmayan sebeplerden ötürü var o karanlık hava. İlk başlarda gayet sakin bir dille yazmaya çalıştım. Ama ilerleyen zamanlarda bencilleştim. Nasıl bencillik diyeceksiniz. Moruk bak şimdi ben onca kesiğin, kan kaybından çıkıp bir şeyler üretmeye ve yaşamaya çalışıyorum. Boktan da olsa bir hayatım var ve götlüğüne yaşamayı seviyorum. Onlarca derdin, tasanın içinde inadına gülmek ve insanlara bir şeyler sunmak beni mutlu ediyor. Ama kalkıp “Paskalya Tavşanı gençlere kötü örnek oluyor, küfürbaz, intihara meyilli” gibi yorumlar almak cidden delirtti. Benim kimseye bir şeyi dikte ettiğim yok. Ben sadece sakinleşmeye çalışıyorum. İnsanlar yazılarımda ki olumlu yanı göremiyor. Yazılarımı okuyup şunu deseler “Ulan bu adam bu kadar karanlık yazıyor ama hala hayatta, bunu nasıl yapıyor “ herhangi bir sorun kalmayacak. Ben de artık yazılarım da olan biteni yaşadığımı kimseyi düşünmeden dümdüz yazmaya başladım. Yeri geldi küfür ettim yeri geldi yalnızım diye bağırdım. Artık kimseye bir açıklama zorunluluğu hissetmiyorum. Benim yaşamam için bazı şeyleri kusmam gerek. Kustuğum pislik size iğrenç gözükebilir ama bu benim sorunum değil. Kafamın içindeki sesler susmadığı sürece bu karanlık hava devam edecek.

 

Ve elbette Paskalya Tavşanı birçok fanzine destek olan bir isim ve aklımıza ilk olarak senin için de çok önemli olan Yere Düşen Travma ve Olgun Ruhlar gelmekte, bu fanzinlerle çalışmalar nasıl gidiyor ve her iki fanzinle de ilgili bizlere neler söylemek istersin?

Yere Düşen Travma şimdilik beklemede, Olgun Ruhlar ile farklı bir proje yapmayı düşünüyoruz. İki fanzin yeniden birleşip daha sıkıntılı şeyler ortaya çıkaracağız. Ekibim ciddi bir gelişme gösterdi. Özellikle Fevzican beni çok şaşırttı. Hiç beklemediğim bir yükseliş ve azim gösteriyor. Can ve Kağan’ın ne yaptığı belirsiz. İkisi de çok yoğunuz abi diye geziyorlar ama hayırlısı diyelim. Bir haftaya kadar fanzin dünyasına geri döneceğim. Olgun Ruhlar ve Yere Düşen Travma’yı çok farklı yerlerde ve çok farklı olaylarda görebilirsiniz.

 

Son yıllarda Fanzin Kültürü gerek edebiyat, gerekse müzik anlamında yeniden bir yükselişe geçti, bu konudaki görüşlerin neler?

Moruk beni az çok biliyorsun genel de olaylara realist yaklaşmayı severim. Dediğin gibi yükseliş çok iyi gidiyor ama yükseklerde insanın başı döner, saçmalayabilir. O baş dönme kısmını sağlıklı bir şekilde atlatan birçok insan güzel şeyler yapmaya devam edecek eminim ama o baş dönmesi yüzünden dağıtan arkadaşlar için şimdiden geçmiş olsun. Kaybettiniz.

 

Takip ettiğin ve desteklediğin fanzinler hangileri, bizlere önerdiğin bir fanzin var mı?

Uzunca bir süredir fanzin piyasasını takip edemiyorum. Ama Akkor Fanzin geçen elime ulaştı başarılı bir iş. Bal Porsuğu fanzin geçen benimle irtibata geçti, onlar da iyi gidiyor. Ama birçok fanzinden ses seda çıkmıyor. Yeniden Mars Fanzin, Kopya Fanzin ve diğer dostları görmek istiyorum. Piyasada yokuz diye fanzin göndermez oldular. Hatta geçen Efe şey dedi “olum fanzin göndereceğiz de kafan yerinde mi” baya güldüğüm ve duygulandığım bir andı. Genel olarak bir kriz ve depresyon evresindeyim ve dostlarımın bunun farkında olması cidden sevindirici. Ama bilirsiniz mümkün olduğunca ben, ben olmasam ekibim fanzincilere destek olmaya çalışıyoruz.

 

Paskalya Tavşanı benim için depreşif black metal tarzında tanımladığım ve severek okuduğum bir yazar, sen nasıl tanımlıyorsun tarzını?

Çok doğru bir tarzda yorumluyorsun, teşekkür ederim. Ben de sıkı bir suicidal depressive black metal fanıyım. Suicidal depressive black metal bildiğin gibi acıdan doğmuş bir müzik altyapısından sözlerine kadar, o denli efsane bir müzik türü ki bana çok fazla ilham verdiği inkâr edilemez. Benim yazılarım içinse şunu diyebilirim; mümkün olduğunca insanların yazılarımın içinden kolay çıkmasını istemiyorum. Biraz çabalasınlar, yorulsunlar ve hissetsinler. Bu yüzden betimleme ve imge üzerine yoğun çalışıyorum. Dediğim gibi bir bencillik söz konusu ben onca kanın içinden çıkıp sizlere bir şey sunuyorsam sizin de kolay kolay kurtulmanızı istemem. Bu ego değil bu arada cidden değil. Yazılarımı takip eden insanlara bakıyorum da onlar da memnun bu durumdan. Yazılarımı acılarına yakın buluyorlar. Anlaşıyoruz onlarla.

 

Fanzinlerin web versiyonu olan “e-zine”ler hakkında neler düşünüyorsun?

Bana nedense farklı gelmedi desem birçok kişiyi karşıma almış olurum. O yüzden diyeyim. Bana fazla farklı gelmedi. Aynı durumu zaten issuu üzerinden yapıyordu birçok arkadaş. Ama sonuç olarak adlarında fanzin geçiyorsa bizdendir.

 

Peki, bundan sonra Paskalya Tavşanı’nın planları neler, hala yapmadım ve mutlaka yapacağım dediğin şey nedir?

Şimdilik son kitabımı hazırladım. O ne olacak onu düşünüyorum. Biraz başımı ağrıtacak yazılar ile dolu yaratık gibi bir dosya hazırladım. Her şeyin hayırlısı modundayım. Olgun Ruhlar ile dediğim gibi birkaç proje var. Çocukları biraz boş bıraktım ama sağ olsunlar ne benim adımı ne de Yere Düşen Travma’nın adını yere düşürecek ters bir hareket yapmadılar. Ben de artık kendime geldim ya da iyice yoldan çıktım durumundayım. Ekip olarak kaldığımız yerden çok daha korkunç işler yapmayı düşünüyoruz. Bugün ufak bir konuşma yaptık aramızda daha doğrusu ben yapılacakları söyledim onlar da artık benden laf yemeyi mi özlediler ne yaptılar hiç bilmiyorum. İtiraz etmeden saldırıya hazır moda geçtiler. Cidden ekibimi seviyorum yeri geliyor abi kardeş, yeri geliyor usta çırak ilişkisi oluyor aramızda. Hatta bazı zamanlar ben bir çırak gibi oturup onları dinliyorum. Onların yapmak istedikleri şeyler üzerine çalışıyoruz. Gelişmeye açık insanlar. Aferin lan size piçler.

 

Fanzine başlamak isteyen ya da yolun çok başındaki genç dostlarımıza neler söylemek istersin?

Estağfurullah akıl verme ya da tavsiye verebilecek bir insan değilim ama arkadaşlara bir kaç önerim olabilir. Kafanızdaki ilk planı yapın. Zamanla şekilleneceksiniz. Hiçbir fanzin hayal ettiği gibi başlamamıştır. Ama umudunuz olsun. Bu önemli. Evet, intihar ile alakalı 4 kitap yazmış ruh hastası bir adam olarak umudunuz olsun diyorum. Şaşırmayın. İlk başlarda çok sallantılı olacak. Millet ne diyecek, nasıl olacak diye bakarak olacaksınız. O heyecanı kaybetmeyin. Hep bir şeyler eklemeye çalışın. En önemlisi de arsız olun. Eleştirilmekten çekinmeyin. Dağıtım konusunda da arsız olun. Hoşunuza giden her mekâna gidin, fanzini anlatın, bırakmak isteyin. En fazla küfür yersiniz. Başka sıkıntı çıkarsa Fanzin Apartmanı’na yazın, Efe kamyonla adam toplar gelir. (Bunu yapın lan, lütfen. Efe’ye mesaj atıp “papaz var abi” deyin. Çok eğlenceli olabilir. Hatta olur. Yapın). İşin şakası bir yana fanzininiz okunsun diye sevmediğiniz insanlardan yazı istemeyin bir duruşa sahip olun. Bu çok önemli kemik bir kadronuz olsun o zaten zamanla büyür. Yardım istemekten çekinmeyin. Dağıtım olur, yazı olur aklınıza gelebilecek bir konuda ulaşabileceğiniz insanlardan ricada bulunun. Fanzin dünyasında fazla gevşek adam yok (bazıları hariç).

 

Birazda seni yakalamışken, metal ile aranda olan bağdanda konuşalım isterim, seni okurken örneğin Shinning dinlemek bana hep iyi gelmiştir. Peki, Paskalya Tavşanı metal müziğin neresindedir ve bu müzikle nasıl tanışmış ve yazarlığında ne kadar etkili olmuştur bu tarz?

2010 yılında Hera Cafe isimli bir mekânda çalışmaya başlamıştım. Çok sevdiğim, işi ve birçok şeyi öğrendiğim bir mekândı. Rock, metal türlerde baya sağlam bir müzik listesi vardı ve ben mekânın en küçüğüydüm. Aile gibi bir ortam olduğu için genel de ayak işlerine bakardım. Sabahçı olduğum bir gün müzik listelerini kurcaladım, o kadar çalışıyoruz ne tür gruplar çalıyor bilmiyoruz kafasından çıkmak için. Sonra soad, slipknot, lamb of god ile tanıştım. Araştırmaya başladım. Cannibal corpse, six feet under derken iyice yoldan çıkıp black metali buldum. Burzum’un  War şarkısını ilk dinlediğim de “abi beni müsait bir yerde indirin” demiştim. Hayran kalmıştım. Sonra mayhem, venom derken baya kaptırdım. Daha ne kadar diplere inebiliriz diye en son “bu benim” “bu şarkılar beni anlatıyor” dediğim suicidal depressive black metal’i buldum. Âşık oldum abi, cidden. O Silencer’ın Death-Pierce Me neymiş öyle. Ölüyorum sandım. Silencer dan sonra araştırmaya devam ettim. Nocturnal Depression, Gris, Austere, Thy Light, Xasthur ve daha nice insanlar ile tanıştım. Yazılarımın ilham kaynağı olmuştur bahsettiğim birçok grup. Tavsiye de ederim herkese.

 

O hariç herkesi sevdiğini biliyoruz : ) ve sana bu keyifli söyleyişi için çok teşekkür ediyorum, son olarak bu satırları okuyan dostlarımıza neler söylemek isterin?

Ben ne çok konuştum be abi. Cidden şu an fark ettim de, ben bu kadar uzun cevaplar vermezdim. Röportajın tamamını okuyan arkadaşlar artık ne kadar dolduğumun farkında olurlar umarım. Teşekkürler Gökhan bu sorular için. Güzel bir muhabbet oldu. Derdimi tasamı iyice anlattığımı hissediyorum. Son kez kısa bir özet geçeyim. Yorgunum. Ama üzerimde ki bu ölü toprağını atmaya çalışıyorum. Hala yaşamaya çalışıyorum. Ne yazık ki artık eskisi kadar anlayışlı bir adam değilim birçok insanı kırıyorum ve hayatımdan çıkarıyorum. Pişman değilim. Ben bu kadarım. Daha fazlasını yapacak halim kalmadı. Diğer konular da fanzin ile ilgili çalışmalara devam edeceğiz. Selametle canlar. O zaman sen ve herkesin bildiği cümleyi gene söyleyeyim;

Hepinizi seviyorum, sen hariç.

Yorum bırakın