Şirketleşen zihinlerimize selamlar olsun!
Haftanın 5-6 günü (ki bazıları için gün sayısı 7’yi bulmakta) çalıştıktan sonra, dinlenmek için fırsat mı kolluyorsunuz? Yani, uyuşkan hâle geçen zihninizi rahatlatmak için kazanırken uyuştuğunuz o geliri mi harcayacaksınız? Cevap “Evet.” ise doğru yoldayız. Efe Elmastaş’ın yeni dünyası da tam olarak hayatımızın bu yönüne odaklandığı için karakterlere empati kurmakta zorlanmıyoruz.
Tabii ki bugünlerde “Биологически и Информационно Деформированный Аноним” kavramını kullanmıyoruz. Çocukluğumuzu hatırlıyor muyuz? Eski arkadaşların isimlerini? Ne kadar anı biriktirmiştiniz? Aklınıza bu anılar gelir mi? Buna benzeyen birçok soru akılda sıralanırken, yerinde bir kısaltma karşılıyor bizi: BİDA. “BİDA” dediğimiz şey de yukarıda Rusça yazılan kavramın kısaltması. Neydi o kavram: Biyolojisi ve Bilgileri Deforme Edilmiş Anonim.
Olaya ortadan girdim gibi geliyor, değil mi? Fakat, pek de değil! Aziz Lukas’ta Kahvaltı’nın canlanmayı bekleyen ve uzaklardan kükreme seslerini duyabileceğimiz kısmı burası. Kara Duvar‘da Arsen’in yakalanmasıyla başlayan bir orta noktaya sürüklenmiş oluyoruz. Bir spoiler ile özetlemek gerekirse;
Gördükleri, yaşadıklarıyla midesini bulandıran bu hastane, onlarca hapa rağmen dinmeyen itirazı ve dışkılaşmış benliği onu bu yere itiyordu. “Dışarıdaki dünya hakkında bildiğim hiçbir şey yok.”
Dışarıda acaba nasıl bir dünya var, hiç merak ettiniz mi? İşte, iki beton kutu (işyeri&ev) arasında süregelen hayatımızdaki bir merak perdesini böyle aralıyor Arsen. Yolculuğun başındayız ve yolun sonunu iple çekiyoruz.
“Belki de o dünyaya her geçen günden daha yakınız ve kaybediyoruz.” diyor Efe ve bu konuda da oldukça haklı duruyor.
Bu yolculuğa katılmak bir tık kadar uzağınızdayken daha neyi bekliyorsunuz ki?
FANKİT: Aziz Lukas’ta Kahvaltı [Kara Duvar Serisi-2] (PDF İNDİR)