Dünya Gezegenin En iyi Yeraltı Çizgi Roman & Sanatsal Baskı Festivali Roma’da! (VİDEO)

deniz beşer

Her sene İtalya’nın başkenti Roma’da gerçekleşen Crack Festival’i 2017 yılında aldığım tavsiyeler sebebiyle  Heyt be! Fanzin’in katılacağı festivaller ajandasına koymuştuk. Bunun için Haziran 2018’de gerçekleşmesi öngörülen festivale aylar öncesinden başvurumu yapıp beklemeye koyulmuştum. E-mail ile gelen güzel haber Heyt be! Fanzin’in bu festivale katılımcı olarak yer alacağını söylüyordu. Hemen elimi hızlı tutup Viyana-Roma uçak biletlerini edinmiş ve festival gününün gelmesini iple çekmeye başlamıştım. Bir yandan da Roma ile ilgili dersimi, bu şehre dair kitaplar alıp okumalar yaparak çalışmaya başlamıştım. Artık bir an evvel festival vaktinin gelmesini istiyordum.

roma2 roma6

19 Haziran günü Viyana Schwechat Havalima’nından 2 saatlik bir uçuşla Roma’ya vardım. Bir bavul dolusu fanzini havalimanından şehire taşımak elde nasır oluşturacak sonuçlara gebeydi. Üstüne üstlük bu ağırlığa dayanamayan valizin tekerinin kırılması olaya tuz biber eklemedi değil tabi. Havalimanından üç aktarma ile şehire varmış, bilmediğim sokak ve mahallelerde İngilizce olarak İtalyanlara festivalin gerçekleşeceği Forte Prenestino’yu soruyordum. ”Sora sora Bağdat bulunur”  metodu ve kırık tekerli valizle ilerlemeye devam ediyordum. Verdiğim ufak bir molada İtalyanların meşhur pizzasından 1-2 dilim denemeyi ihmal etmedim. Damakları bayram ettirecek fırında erimiş kaşar peyniri ve zeytinyağı ile hazırlanmış çıtır pizza hamuru beni oracıkta kendisine bağımlı etti sayılır. Roma’da bulunduğum süre içerisinde onlarca farklı pizza ve makarnayı tatmadan duramayacaktım. Neyse, en sonunda gelecek 10 gün boyunca konaklayacağım Forte Prenestino’ya varmıştım.

 

Forte Prenestino’dan biraz bahsetmekte fayda var. Burası 1986 yılında Punklar tarafından işgal edilmiş, 32 senelik bir işgal evi pardon işgal kalesi. Abartmıyorum; çünkü burası aslında 20.yüzyıldan kalma bir askeri kale. Gerek yerin altında gerekse yer üstündeki 400-500 metrelik tünellerle birbirine bağlanan ölçekli açık ve kapalı alanlarıyla Forte Prenestino, senenin farklı zamanlarında büyük festivallere ev sahipliği yapan orman içine konuşlandırılmış otonom bir rüya alanı. Forte Prenestino içerisinde sanatçı atölyeleri, serigrafi atölyesi, sinema, tiyatro, restoran, bar, sanatçıların konaklaması için alanlar, dans stüdyoları ve daha nice farklı fonksiyonda yerler bünyesinde mevcut. Kale kapısını andıran giriş kapısına gelinceye kadar geçtiğiniz İtalyan mahalleleri asla böyle ütopik bir yerin olabileceğine dair size işaret vermiyor. Forte Prenestino’nun devasa kale kapısını geçip graffitilerle kaplı tünelden bir ormana geçişiniz ile kendinizi bir hayal dünyasında bulmanızın garanti olduğunu söyleyebilirim. Konu başlığı biraz size iddialı gibi gözükse de, Roma’da gerçekleşen Crack Festival ve tüm katılımcılar bu etkinliği dünya gezegenin en iyi yeraltı çizgi roman & sanatsal baskı festivali olarak lanse ediyorlar. Haklı olduklarını 4 günlük festival maratonu süresince anlayacaktım.

 

Forte Prenestino’ya vardığım zaman girişte yer alan İngilizce bir poster ” Crack Festival sanatçıları hoşgeldiniz. Forte Prenestino ve festivalle ilgili her bilgiyi serigrafi atölyesi’nden alabilirsiniz.” bilgisini ve bu atölyenin Forte Prenestino içerisinde bulunduğu noktayı gösteren ufak bir harita sunuyordu. Serigrafi atölyesinde festival gönüllüsü Fransız fanzinci ve illüstratör ile tanışmam bir anda oldu denilebilir. Felix, öncelikle valizimi ve çantaları nerde tutabileceğimi sonrasında kalacağım yeri göstermesi, Prenestino’nun kolektif mutfağında yer alan programa göre yemek yapımına dâhil olabileceğimi, mutfakta bulunan tüm meyve ve sebzenin ortak kullanıma açık ve ücretsiz olduğu bilgilerini benimle paylaştı. Bu ise tam anlamıyla aklıma 10 sene önce Fransa’nın güneyi Toulouse’de yer aldığım komün bir sanatçı programı olan Saint Henri’yi getirdi diyebilirim.

 

Eşyalarımı yerleştirdikten sonra festival öncesi bu boşluğu hemen Roma merkezine gidip turistlik yapmaya ayıracaktım. Planımı hemen uygulamak üzere Forte Prenestino’dan çıkıp mahalleye 5 dk uzaklıktaki 5 no’lu tramvaya binip şehir merkezine aheste aheste gidiyor ve yerel hayatı tramvay penceresinden gözlemliyordum. Roma’da kaldığım zaman zarfı içerisinde nereleri mi gördüm? Colleseum, İspanyol Merdivenleri, Maxxi Çağdaş Sanat Müzesi, Piazza Navona, Isola Tiberina, Roma Forumu, Vatikan ve daha fazlası. Uzak mesafedeki yerleri (Örneğin; Maxxi Çağdaş Sanat Müzesi) metro ile, şehir merkezinde yer alan yerleri ise tamamen yürüyerek erişme formülüyle gezimi sürdürüyordum. Roma, tarihi dokusu, mimari özgünlüğü, asırlık ağaçlarıyla size bir zaman tüneli yolculuğunu esirgetmeyen büyüleyici bir şehir. Bu şehri 2 günde gezebilmek biraz zorlu olduğu için festival sonrasında kalacağım günlerde keşfetme kararı verip Forte Prenestino’ya gece 11 gibi geri döndüm.

roma4 roma5

Forte Prenestino’daki ilk akşamımda Güney Afrika’dan gelmiş illüstratör oda arkadaşlarım Clinton ve Luntu ile Güney Afrika, Türkiye politikaları, fanzin, çizgi roman ve müzik üzerine derin bir sohbete başladık. Sohbeti sonrasında serigrafi atölyesi önünde yer alan masada çizim yapıp bira içme formatına taşıdık. Sonrasında diyaloglarımıza Avusturya, Fransa ve Yunanistan gibi ülkelerden gelen diğer sanatçı dostlar dâhil oldu. Gece bolca kültürel paylaşım ve içilen içkilerle sonlandı fakat benim adıma güzel günlerin habercisi bir başlangıç idi. Sanatçıların bir arada kaldığı Dormitorio’ya gidip günün yorgunluğunu güzel bir uykuyla kapatacaktım. Uzandığım yatağımda festivalin ne kadar güzel ve keyifli olacağını hayal etmeye başlamıştım. Bu kadar heyecan bir insanı uyutmamaya yeterdi ama çok yorgundum ve ertesi gün erken kalkıp tekrar Roma merkezine gidip turistlik yapacaktım. Neyse ki bir süre sonra uyuyakalmışım.

 

Turistlik vazifemi erken saatlerde yerine getirip tekrar Forte Prenestino’yo geri döndüğüm 21 Haziran gününde, festival gönüllüleri ve direktörü bizleri tünellerde yer alan ”cell” (hücre) alanlarına yönlendirdiler ve herkes kendine belirlenmiş hücresinde gerek mekana graffiti yaparak gerekse farklı malzemeler ile dekore ederek kendilerine özgün bir alan oluşturma gayreti içerisine girmişti. Bana belirlenen alanı Fanzineist – Zine Fest Of Istanbul 2016’da evimde ağırladığım, 2017 senesinde Barcelona’da Gutter Fest’de de beni kendi evinde ağırlayan Industrias Doc Rafa ile paylaşmak üzere eşleştik. Rafa, yine her zaman ki neşesi ve dostane tavırları ile karşımdaydı.

 

Crack Festival, dünyanın dört bir yanından (benim gördüğüm kadarıyla Yunanistan, Hırvatistan, İspanya, Portekiz, Almanya, Avusturya, İngiltere, İskoçya, Meksika, Kolombiya, Şili, Çin, Güney Afrika, Fransa, Belçika ve Japonya) gelen sanatçı ve fanzincilerin 350’den fazla standına ev sahipliği yaptı. Türkiye’den ise tek katılan Heyt be! Fanzin ile biz olmuştuk. Umarım gelecek senelerde Türkiye’den bu festivale daha fazla katılım olur.

 

Saat 16:00’ı gösterdiğinde ziyaretçiler yavaş yavaş tüneller içerisinde belirmeye başladı. Artık gelenlere ”Ciao” (Merhaba) demenin vaktiydi. İtalyan ziyaretçiler haricinde İspanya, İngiltere, Almanya, Avusturya ve Portekiz gibi ülkelerden ziyaretçiler ağırlayan Crack Festival’in 4 gün içerisinde 15.000 civarında ziyaretçi çekebileceği öngörüm arasında değildi. Ama anlayacaktım ki 4 günlük festival maratonun bu civarda bir ziyaretçiyi ağırlaması beklenilen rakamlar arasındaymış. Crack’in özellikle akşam ve gece vakitlerinde ”iğne atsan yere düşmez” denilecek derece ziyaretçi akınına uğradığını söyleyebilirim. 4 günlük bu festival sadece fanzin ve sanatsal baskı standlarından ibaret değildi. 3 küçük ve bir de büyük sahne dünyanın farklı yerlerinden gelen onlarca müzik grubu ve dj’i ağırlamış, workshoplar, söyleşiler ve film gösterimleri ile festival programı zenginleştirilmişti.

 

21-24 Haziran arasında 16:00’dan gece 02:00 ve hatta bazen 04:00’e kadar fanzin ve sanatsal baskı standlarını gezen ziyaretçiler ile girdiğim diyalogların her biri birbirinden keyifliydi. Ziyaretçilerin, sergilenen üretimlere ilgi ve merakı ise oldukça yüksek bir sevideydi. Bu açıdan yurtdışında dâhil olduğum fanzin festivalleri arasında en iyi ziyaretçi profilinin Roma’da olduğunu kolayca söyleyebilirim.

4 gün boyunca Heyt be! Fanzin standının bulunduğu hücrede bir yandan kesintisiz bir şekilde dj’lik yaparak ”Dj Katasroph” adıyla ufak bir nam salmadım değil. Heyt be! Fanzin standında 4 gün boyunca punk, jazz, etnik, elektronik ve türevleri arasında geçişler yapmış ve Türkiye’den alternatif seslere yer vermeyi ihmal etmemiştim. E tabi durum böyle olunca hücre içi danslarda hiç eksik olmadı. Festival sonunda ziyaretçilerin ilgisi sebebiyle Heyt be! Fanzin standında neredeyse fanzinlerin çoğu tükendiği için mutluydum. Geri kalan fanzinlerle 4.günün sonunda fanzincilerle takas yapmış ve benim için bir hazineden farksız olan dünyanın farklı ülkelerinde üretilmiş fanzinlerden edinmiştim.

roma1 roma7

Festival bitiminde ise festival direktörünün teşekkür konuşmasını hep birlikte dinlemiş ve bizlere sürprizi olan şarap ikramlarını keyifle içmiştik. Bu son sürpriz değildi. Sanatçılar için özel hazırlanan bir parti sebebiyle yerin altındaki tünele geçmiş ve orada bizi hazır bekleyen dj’ler ile uzun bir dans sabahlamacasına merhaba demiştik. Bu veda partisinde dans pistinde pogonun hiç eksik olmadığını da belirtmekte fayda var. ”Rüya gibi bir geceydi” desem yeridir.

 

Forte Prenestino’da sanatçılar ile hep birlikte gülmüş, eğlenmiş ve birlikte yemek yiyip paylaşmış biri olarak kendimi oraya hiç yabancı gibi hissetmedim.10 gün boyunca kaldığım Forte Prenestino’nun havası, suyu, insanı, fanzini ve sanatı bir başkaydı. Dünya gezegeninin en iyi yeraltı çizgiroman & sanatsal baskı festivali Crack’i var eden ekip ve gönüllülere ne kadar teşekkür etsem az olur. Sözün özü Crack Festival bizlere rüya gibi bir atmosferi sunan en özgün organizasyonlardan biriydi. Darısı dünyadaki diğer fanzin festivallerinin başına!

Deniz Beşer

soyutben@gmail.com

instagram.com/deniz.beser/

Yorum bırakın