Yılların Kadıköylüsü değilim ama olsaydım da Yeldeğirmeni’nden çok dışarı çıkmazdım. Öyle bir yer ki; sokaklarında çağa inat bir eskilik ve yenileşme karşıtı nostaljik havası var. Çok ahkâm kesemem elbet, eskiler daha iyi bilir ama her şeye rağmen buranın sakinliğinde, dışarıda kalmışlığında, yorgun argınlığında, tozlu kafelerinde insana huzur veren bir şeyler var ve dedik: “Biz burada neden fanzin buluşması yapmayalım?”
Yaptık.
Olaylar şöyle cereyan etti:
Bir fanzin buluşması neden yapılır diye düşündük en başta. İnsan tanımak güzeldir diye, milyonlarca insanın caddeleri talan ettiği bir şehirde koşuşturmaların arasında durup düşünen, üretmek için bir şeylerden vazgeçen insanlarla tanışalım diye, mesele neymiş belki çözeriz diye, bir umut… Oradan buradan fanzinleri topladık ettik, masaya serdik, mesaj attık, haber saldık. O ona, şu şuna kulaktan kulağa, elden ele ulaştık birilerine ve masanın etrafına oturup konuştuk. Fanzin müptelası Necip Fazıl Say buluşmanın en çok koşturan fedaisiydi. Çok güzeldi, anlatayım:
Gece Uyuyamayanlar Fanzin‘in emekçisi Bülent Arslan geldi ilk. Poşetinden çıkardı fanzinlerini, meselesini anlattı, birini bulsam da şu fikirleri anlatsam diye beklemiş gibi bir hevesle bir yığın şeyden bahsetti, söyledikleriyle bizi düşündürdü. Misal; deneysel fanzin diye bir hayalinden bahsetti. Yılda bir çıkan, fanzinden ve hatta sesini duyurma imkanından uzak sosyal bir kesimin ağzı, dili olacak bir fanzinin nelere kadir olabileceğinden… Kendisi açılışı Mülteci Fanzin’den yaptı, biz emekli fanzin dedik, en son varoluş sancısı yaşayan mağdur kediler için Kedi Fanzin’e kadar ulaştı fikirler. Dedik ki “Neden olmasın?”
Sonra Palyaço Fanzin geldi. Konuştuk kentten, sürüngenden, müzikten, hayattan, oradan buradan. Daha sonra Rapunzelin Usturası isimli fanzin geldi. Muazzam çizimleri, kendine has tasarımıyla beraber. Çıkmak üzere olan fanzin Cahil Cühela da bizimleydi. Dem Fanzin geldi ve fanzinlerin benzer sorunlarından konuştuk, belki çare yoktu ancak tespitlerde hemfikirdir, bu da bir şeydi. Buluşmada çoğunluğu eline alan fanzin okuyanlarıydı, fanzinciler “mesele nedir?” kendince anlattı.
Güneş batmaya yakın, son kez vururken yüzlere, fanzinlerden metinler okundu. Uzaktan baksalar tabloydu o an. Güzel bir tabloydu.
Belki tekrardan buluşuruz ve tanışır, dünyayı kurtarmaya devam ederiz kaldığımız yerden. Yeter ki dostça yaklaşalım birbirimize. Fanzin mülkiyetsizdir, sahipsizdir, yeri yurdu doğrusu yanlışı yoktur. Üretilir ve sonra tanışırlar. İşte bu; hayatın bayram olma formülüne ufak bir yardım olur belki. Hasar Fanzin olarak bol selam