KRİTİK: Merdümgiriz Fanzin 4. Sayı (PDFli)

Merdümgiriz Fanzin’i daha önce hiç okumamıştım. Bu nedenle bu yazıda ayrıntılı bir inceleme yapmaya başlayacağım ve başlıyorum ve başladım… Adının anlamını araştırmakla başladım işe ve karşıma şöyle bir tanım çıktı: “Merdümgiriz: toplumdan kaçan, insanlar arasına karışmaktan çekinen kimse.” Bu çok iddialı ve anlamlı isim karşısında fanzinin içeriğinden beklentilerim şekillendi ve arttı.
Kapakta bizi çok da profesyonel olmayan ama fazlaca anlam içeren basit bir çizim karşılıyor. Uzun pardösülü bir karakter, başına geçirilen bir çuval (görsel önyargılardan sıyrılmak olarak yorumladım ben bu ayrıntıyı), kendisine bir kitabın (belki de burada Merdümgiriz fanzinin kendisini temsil ediyordur) içinden sunulan iki seçenek: bir çiçek ve bir silah. Savaş ya da barış. Ölüm ya da yaşam. Doğru ya da yanlış. Belki de Merdümgiriz Fanzin, içeriği ile bizi bir yol ayrımına sokuyordur, kim bilir?
Fanzinin ilk sayfasında bir yazar listesi ve bir duruş yazısı var. Duruş yazısı diyorum ben bu ufak yazılara çünkü kim olduklarını ve ideolojilerini ufaktan ya da apaçık bize sunuyorlar. Bu yazıda ters-köşe olduğumu belirtmek isterim çünkü yazı “…biz Merdümgiriz değiliz! … Ne sizsiz var olabiliyoruz ne de sizinle…” şeklinde bir cümle içeriyor. Bu çelişki bile isteye yapılmış belli ki. Ayrıca çoğu yazar kendi ismini kullanmıyorlar. Merakım daha da artıyor…
İlk yazı Samowski Stramedsky tarafından kaleme alınan “Gece Yarısı Parçaları 2”. Genel itibari ile merak uyandıran, insanın gözünde canlanan somut bir dünyayı ve iç çekişmeyi ele alıyor bu yazı. Devamını ise sabırsızlıkla bekliyorum.
“Şanslı Atış” yazısı ile Efdokuz, kabullenmek istemediğimiz veya görmezden geldiğimiz gerçekleri sert bir dille yansıtıyor bize. “Sonsuz değilsin elbet, yok olacaksın.” diye sonlandırıyor yazısını. Bu kadar kısa olmasını istemezdim, daha uzun olsaydı kesinlikle sıkılmadan okurdum. Kısa ve net cümleler akıcılığı kesinlikle artırmış. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere Efdokuz.
“Uçurtmalara Özendim” şiiri ile karşılaşıyoruz Hüzün Sonbahar’ın kaleminden çıkan. Çok naif ve hevesli bir şiir, oldukça etkilendim. Sevgili Hüzün Sonbahar, kelebekler kadar renkli olabilirsin, bir kardelen kadar direnebilirsin yaşamaya ve gün gelir ayakların yerden kesilir mutluluktan. Umudunu asla kaybetme.
Kalemdâr “Elli Küsür Sene” adını verdiği mini bir öyküyle selamlıyor bizi ve yalnızlığı müthiş betimliyor. Sayfalarca sürmesini istediğim bir öyküydü, keşke hiç bitmeseydi. Haydar Bey’in Melahat Hanım’a kavuştuğu o naif son da içimi bir hayli ısıttı. Ellerine sağlık Kalemdâr!
Buruk ve bir o kadar da aşk dolu bir şiir… Yüksel Bulut’un kaleminden Mathilda. “Dökülmüş şarabız artık biz seninle” diyor ve içimize sarılıyor. Daha nice güzel şiirlerini okumak isterim Yüksel, sağ olasın!
Otomatik Portakal, okurken beni çoğu zaman geren bir “Dystopian Fiction” kitabıdır yani bir nevi distopya. Mfk’nın yazısında psikolojik olarak sınırlandırılması bana bir hayli tuhaf geldi çünkü verdiği duygu, evet, psikolojik olarak insanı rahatsız ediyor ama distopya kelimesini bu kitabı tanımlamakta daha uygun görüyorum. Böyle kült bir kitaba yer verdiği için Merdümgiriz Fanzin beni daha çok içine çekti hiç şüphesiz.
Saat05.30 “Artık nefes almanın vakti geldi” isimli denemesinde zorunluluklardan kaçıyor, Kerem Aydın “Alıntı” şiirinde “Dağıtma, kaçırma, soğutma beni” diyor, Dikinepanços “Gümrükten Vergisiz” ile bana göre ufak bir anısını anlatıyor (belki de kurgudur, kim bilir?) ve Merdümgiriz Fanzin bizi Charles Bukowski’den bir alıntı ile uğurluyor: “Yalnız gelir, yalnız gideriz. Çoğumuz yalnız, korkulu ve yarım yaşarız.”
Genel itibariyle çok sevdiğim, bir sonraki sayılarını heyecanla bekleyeceğim bir fanzin oldu Merdümgiriz.
E okuyun hayde!

 

FANZİN: Merdümgiriz Fanzin 4. Sayı (PDF İNDİR)

Yorum bırakın