Toplumların en büyük uğraşı kuşkusuz var olma sanatıdır. Önce içeriyi sonra dışarıyı kontrol altında tutmakla sağlanabilecek bu olgu yıllar yılı halklara gerek zaferler gerekse zulümler yaşatmış, halklar kendilerine mâl edilen idealar uğruna doğurmuşlar ve öldürmüşlerdir.
Her şeye rağmen yok olmayı beceremeyen toplumlarsa ya var olur ya da oradan oraya sürüklenip dururlar. Yahudi toplumu da tam anlamıyla buradadır. Tarihleri boyunca yok edilmeye çalışılmış, parçalanmış, hırpalanmış, ezilmiş bu toplumun ruhu bugün dünyanın her yerine dağılmıştır.
“topraksız bir halk, halksız bir toprağa gidecektir.”
Diasporaların en büyüğünü yaşayan Yahudiler yıllarca oradan oraya koşmuş, gittikleri yerlerde tutunmaya çabalamış fakat bir türlü kabul görmemişlerdir. “Yahudi” oldukları için ikinci sınıf muamele görmüş, “getto” denilen kavram ortaya çıkarak Yahudi yaşamını temsil etmiştir.
Sosyo-psikolojik açıdan ele alındığında böylesi ezilip hor görülen bir toplum elbette ki kolektif bir yapının kimliğini taşıyacak ve güçlü olmak için çabalayacaktır. Bu yüzden ortaya çıkan Siyonizm’le birlikte kendilerine gerçek bir yurt edinmek için uğraşan Yahudi toplumu İsrail Devleti’ni kurmuş ve hala var olmaya çalışmaktadır.
Öte yandan dinin sunduklarıyla yargılanan Yahudi toplumu kendi içinde “birey” olmanın savaşını da vermektedir. Kişiliğin büyük kısmını etkileyen cinsel yönelimleri yüzünden sosyal ayrımcılığa maruz kalan bireyler toplumsal var olamamanın ezikliği üzerine bireysel olarak kabul görmemenin de ezikliğini bindirerek mücadele edilmesi güç zorluklar altında soluk soluğa kalmıştır.
Bu noktada Olam Collective anti-siyonist mottosuyla dünyanın her yerindeki Yahudilerin acılarını, isyanlarını dile getirebilecekleri, değerlerini sunabilecekleri bir oluşum olarak aramızda bulunmakta.
Çevirisi yapılan 2. Sayı diaspora kadınlarına ithaf edilmiş olup ırksal, inançsal, cinsel bir ayrım gözetmeksizin toplum tarafından dışlananların sesine kulak vermemizi sağlıyor. Arada birkaç İbrani ezgisi mırıldanıyor, dua ediyor, direniyor, susuyor, bağırıyor, aşk yapıyor, ağlıyor.
Ve onlara yapılan zulmü aslında kendi toplumumuzda da yaptığımızı anlatıyor. Bornova Sokağı’nı, Taksim’i, Altıparmak’ı özgürleştiriyor bu fanzin!
Kapısı sıkı sıkıya kilitlenen evlerle yüzüne sıkı sıkıya kapı kilitlenen insanları yüzleştiriyor.
Ve işte ESHET CHAYIL