Fanzinleri sırtlayıp Galatasaray Üniversitesi’nin yolunu tuttuk. Kampüsten içeri heyecanla girdik. Manzara baş döndürücüydü, bir yandan da güneş ile rüzgârın savaşı vardı. Biz de bu savaş meydanında ortada kalmıştık; güneşten yanıp kızarıyor, rüzgârdan uçan fanzinlerin peşinden koşuyorduk. Fonda her daim bir gitar sesi vardı. GSÜ Fest kapsamında Fanzin Günü de festivalin bir mezesiydi. Müzik dinleyenler, halat çekenler, zumba yapanlar ve terastaki fanzin bekçileri… Hâliyle o hengamenin içinde “Yukarıdaki masalarda ne var?” merakı bile olmamıştır kimsede. Zira dört saat boyunca diğer masalardaki arkadaşlar dışında dört kişi belki gelmiştir belki gelmemiştir.
Kendi aramızda paslaşıp durduk kısaca, manzara iyiydi, muhabbet güzeldi. Hiç mi güzel bir şey olmadı? Elbette hayır; misal GSÜ Sanat Topluluğu’nun gayreti çok hoştu, alt yapısı ve planlaması kötüydü belki ama hedef güzeldi, bir sonraki fanzin etkinliklerinin daha da güzel olacağını düşünüyorum.