FANKİT: Sanat Tarihi Mi? Sanat Tacizi Mi? (PDFli)

esma özlen

Efsun, “Sanat tarihi mi? Tacizi mi?” adlı fankiti ile bize kadın sanatçıların hikâyelerini anlatıyor. Bu hikâyelerde kadın sanatçıların sanatın içindeki ataerkil dinamiğe karşı nasıl mücadele verdiklerini görebiliriz. Efsun, Margaret Keane’in hayatından hareketle, kadın olmanın varoluşsal problemlerini sanatın resim kanadıyla dışa vurmaya çalışırken bir taraftan da bizi toplumda “neden hiç büyük kadın sanatçı yok” sorusunu düşünmeye davet ediyor. Dikkat çekmeye çalıştığı nokta; “cinsiyet eşitsizliği”. Açıkçası bu konu benim de ilgimi bir hayli çekiyor. Çünkü sırf kadın olduğum için bana dayatılan normları muhafaza etmem yönünde toplum beni her geçen gün uyarıyor: Sen kadınsın, kadın gibi davran! Ama ne demiş Bejan Matur; “ kırdım kaderin bilindik aynasını”  biz mücadelemizden vazgeçemeyelim yeter.

Fankitin giriş kısmında Efsun, bizi hem Margaret Keane’in yaşam hikâyesine hazırlıyor hem de kadınların genel olarak dünyada nasıl muamele gördüğünden ve aynı muameleyi doğanın da gördüğünden bahsediyor. Dipnot olarak düştüğü kitap ise; “Ekofeminizm / Maria Mies&Vandana Shiva”. Buradan da anlıyoruz ki Efsun, kadın sorununu doğadan ayrı görmüyor. Kadın ile doğanın aynı tahakküme maruz kaldığının mesajını veriyor bizlere.

Margaret Keane bir ressamdır ve ona hayatının trajedisini kendisi gibi ressam olan Walter Keane yaşatmıştır. Margaret kocaman iri gözlü çocuklar çizer. Walter ise şehir resimleri. İki ressam arasında geçen çatışmayı o dönemin Amerikasını (1950’ler) düşünerek de gözlemleyebiliriz. Kadınlar o dönemlerde hem 2. sınıf vatandaşlardı, hem de sanat alanında kendilerine alan açmakta bir hayli güçlük çeken taraftaydılar. Ve yetenekleri suistimal edilmiştir. Margaret’in resimlerine kendi imzasını atan ve sonra da onları satan Walter, bu yıkıcı örnekler arasında birinci sırada diyebiliriz.

Efsun, Margaret Keane’nin hayat hikâyesinin aralarına sürekli tarihsel dipnotlar düşmüş. Erken dönem sanat tarihçilerini incelemiş. İlk kadın sanatçıların Antik Çağ, Roma ve Bizans döneminde ne tür meşgalelerle ilgilendiğinden hareketle erken dönem sanat tarihi içindeki kadın sanatçıları ilk kimin ele aldığının bilgisini bize veriyor. Bu kişi Vassari’dir. Onun vasıtasıyla Rönesans döneminde sanatın gelişiminde rol oynayan kadınlar tanıtılıyor.

2019-03-05_05-46-27

1970’lere doğru ikinci dalga feminizmin cinsiyet eleştirisi mottolarının etkisiyle sanatta kadınların görünürlülüğü canlanıyor. Kadın sanatçıların bu canlılığı kullanabilmesi çok güzel. Çünkü feminizmle birlikte bilinçlenen kadınlar kamusal alanda da kendileri için haklarını daha rahat talep edebiliyorlar. Bu da onların kendilerine olan özgüvenini arttırıyor.

Fankitte Margaret Keane, Marietta Robusti, Artemisia Gentileschi adlı kadın ressamların eserleri de yer alıyor. Efsun fankitin sonunda konuyla ilgili detaylı okumayı nasıl yapabilirizin kaynakçalarını da belirtmiş. En son olarak da kadınların günümüzde güçlü gösterilmesinin ataerkinin bir üretimi olduğunu vurgulamış.

Açıkçası bu konuda kapitalizm ve ataerki sürekli yeni modeller üzerinden kendini çoğaltmaya çalışsa da bizler biliyoruz ki Simone de Beauvoire’ın da dediği gibi “kadın doğulmaz kadın olunur.” Yani kadınlık rollerini siz bize bir kaftan gibi biçseniz de biz onları derdest etmesini biliriz. Çünkü tercih yaparız. Hayatımızdan biz sorumluyuzdur.

Kadın ne doğasından ötürü mutfağın içine sıkıştırılmaya mahkumdur ne de erkeğe göre belirlenen özellikler taşır. Kadın her yerde kadındır. Tercihleri onu hayatın hangi kıyısına götürürse orada yaşamını sürdürür. Siz ne söylerseniz söyleyin kadınlar hayatın her alanında var olmaya çalışacak. Bu isyan hiç bitmeyecek!

 

FANKİT: Sanat Tarihi Mi? Sanat Tacizi Mi? /EFSUN (PDF İNDİR)

 

 

Yorum bırakın