Rastlayanlar, görme şansı bulanlar bilirler. Gözaltı adında bir fotoğraf fanzini vardır ve hakikaten farklı kalitede bir iş çıkarırlar. Özellikle her sayı bir tema üzerinden hareket ederek oluşturdukları cep sergiler, okuyanda hoş bir izlenim bırakır. Bizler de onlarla bir söyleşi gerçekleştirerek, sizlere biraz olsun daha yakından tanıtmak istedik.
“Gözaltı” nı ilk internet üzerindeki görsellerinizde keşfetmiştim. Tanıtım fotoğraflarınızda dahi bu işi keyif alarak ve özenle hazırladığınız o kadar belli ki. Sahi fotoğraf bir keyif mi, algıladığımız hayatı aktarma biçimi mi yoksa nasıl bir şey?
Taylan: Aslında hepsi diyebiliriz. Kendi adıma konuşacak olursam, fotoğraf benim için bir ifade aracı. Kelimeler, cümleler bir yazar-şair için ne ise fotoğraflar da bizim için odur. Fanzinde de yapmaya çalıştığımız şey fotoğrafı bir dil olarak kullanıp “bir şeyler” aktarmak. Dolayısıyla da ifade aracımızdan tabii ki keyif alıyoruz. Zaten insan kendini keyif aldığı bir araç ile ifade eder. Özen kısmına gelecek olursak elimizden gelenin ve imkanlarımızın elverdiğinin en iyisini ortaya koymaya çalışıyoruz. Aslında bu durum bir üretim gerçekleştiren herkes için geçerli. Özellikle fanzin üretenlerin kendi imkân, kabiliyet, yetenek ve emeğinin en fazlasını ortaya koyarak bunları gerçekleştirdiğine inanıyorum.
Omar: Fotoğraf çekerken de basarken de keyif duyuyorum. Fotoğraflarımın görsel keyif içermesini tabii ki önemsiyorum. Benzer şekilde, Gözaltı’na bakan kişinin de görsel bir keyif yaşamasını isterim. Fakat fotoğraf görsel keyif mertebesinin ötesine geçtiğinde, soyut çağrışımlar potansiyeli taşıdığında, sözle anlatılamayacak şeyler sezdirdiğinde, asıl o zaman keyifli bir fotoğraf oluyor benim için.
Sanki yaşadığımız yüzyılda görsel etki eskiye nazaran daha da arttı gibi insan ve fotoğraf üzerine ne düşünüyorsun?
Omar: Sosyal medyalarda fotoğrafın korkunç bir hızla, yukarı doğru bir parmak hareketiyle çerez gibi tüketildiğini görüyoruz (üretim de keza aynı hızda). Bu kadar hızlı değersizleşme ve anlamsızlaşma karşısında fotoğrafın paylaşılacak bir nesneden ziyade, içsel bir yolculuk olması bana gitgide daha anlamlı gelmeye başlıyor. Abartılı bir laf olacak belki ama, kendi kendime “bu fotoğrafı çektim, o halde vardım” diyebilmek için deklanşöre basmaya başlıyorum gibime geliyor. Yani bir yerde yayınlanmış, yayınlanmamış, gitgide önemsizleşiyor benim için. Diğer yandan, basılı bir materyal olmasından mütevellit, Gözaltı’nın daha kalıcı, dönüp dönüp bakılabilecek bir mini kitapçık olması bence günümüzde çok değerli bir özellik. Kendi kitaplıklarımızdan biliyoruz: yıllarca önce aldığımız kimi fotoğraf kitabını dönüp dönüp raftan indirip tekrar karıştırmıyor muyuz? Belki Gözaltı da bazı insanların kitaplıklarında olacak ve bir kahve eşliğinde fanzine bir kez daha bakılacak ve birilerine heyecan verecek. Bundan dolay Gözaltı’nın bir parçası olmayı seviyorum.
Gözaltı ekibinden söz edelim biraz. Nasıl bir ekipsiniz? Nasıl bir araya geldiniz?
Taylan: Özellikle bir araya gelmedik. Zaman içerisinde fotoğraf sayesinde birbirini bulan arkadaşlarız. Sadece bir gün, ifade biçimlerini konuşurken, fanzin yapalım fikri ortaya çıktı.
Üzerinde dokuz ay çalıştıktan sonra ilk sayımız çıktı. Kısacası zaten bir aradaydık.
Ekip olarak fotoğraflar ilişkimiz yarı profesyonel – amatör şeklinde. Amatör dediğimiz kişi hobisine para, zaman ve emek harcayan kişidir. Biz de öyle yapıyoruz. Belki bizim farklılığımız bu harcamalarımızı tüketim ekseninden ziyade üretim ekseninde yapışımızdır.
Ben çekimleri “karanlık oda” da bastığınızda çok şaşırmış ancak çok sevinmiştim. O kimyasalların bir kağıdın üzerindeki görüntüyü ortaya çıkarışı hep büyülü gelmiştir bana. Teknik olarak karanlık odada basım sürecini biraz anlatabilir misin?
Omar: www.geldurkal.blogspot.com sayfasında karanlıkoda sürecinden örnekler bulabilirsiniz. Valla sayfama tıklansın diye reklam yapmıyorum. Mevzu burada yazmakla bitmeyecek kadar uzun.
Taylan: Omar’ın dediği gibi uzun bir konu bu. Hepimiz bu kültürden gelen kişileriz. O nedenle bu konuda belki hepimiz adına da konuşabilirim. Fotoğraf nasıl bir ifade aracı ise karanlıkoda da bu fotoğrafları ürettiğimiz yöntemimiz. Önemli olan aslında ifade etmek istediklerimizdir. Mesela en sevdiğiniz kitabı düşünün. Yazarı onu hangi üretim aracı ile üretti; bir fikriniz var mı? Dolmakalem, daktilo, bilgisayar? Karanlıkoda da böyle bir şey.
Elbette görsel sanatlarda kullandığınız teknik yazınsal sanatlarda kullanılandan daha ön plana çıkıyor. İzleyicide farklı etkiler uyandırabiliyor. Burada önemli olan aslında tekniğe hakimiyet ve ürününüzde kullandığınız tekniğin sizin ifadelerinizi yansıtmada ne kadar etkili ve başarılı olduğudur. Kısacası teknik, ifadenin hizmetçisidir diyebiliriz.
Bir de şunu söylemek isterim. Sanıldığının aksine karanlıkoda çok özgürleştirici ve çeşitlilik barındıran bir yöntemdir. Bunu biraz da içine girdikçe kavrayabiliyorsunuz. Ufuk açıcı derece çeşitlilik ve imkân barındırıyor. Bu da size, anlatıcı olarak, ifadelerinizi aktarmada çokça olanak sunuyor.
Gözaltı fanzinin bir sayısı nasıl hazırlanıyor, aşamalar nasıl gelişiyor?
Omar: Aday çalışma konularını uzun bir liste olarak belirliyoruz, aklımıza yeni fikirler geldikçe bu listeye ilaveler yapıyoruz. İlk başlarda tartışarak bir konuda mutabık kalıyorduk. Son zamanlarda oylama yapmayı tercih ediyoruz. Belirlediğimiz konuyu altı ay boyunca çalışıyoruz: yeni ifade biçimleri arıyoruz, kendimizi aşmak, sınırlarımızı zorlamak için gayret gösteriyoruz. Bol bol buluşuyoruz, konuşuyoruz, düşünüyoruz, tartışıyoruz, kahve içiyoruz. Altı ayın içerisinde herkes kendi aday fotoğraflarını, yani yayınlanmasına razı olacağı fotoğrafları belirliyor. Bu fotoğraf havuzundan tutarlı bir seçki, mümkünse anlamlı bir sıralama yapmaya çalışıyoruz. Kişisel olarak sevdiğimiz ama ekibin sevemediği, dolayısıyla elenen fotoğraflara hayıflanıyoruz. Bu seçme ve sıralama süreci tabii ki uzun sürüyor, farklı farklı versiyonlar çıkıyor. Günün sonunda herkesin tamam dediği bir versiyonda anlaşıyoruz. Paralelde, aynı zamanda tasarımcımız olan Martin kapak örnekleri hazırlıyor, kapakta da mutabık kalmamız gerekiyor. Fotoğraflar matbaada basılmaya uygun hale gelecek şekilde işleniyor. Her şey hazır olunca matbaadan fiyat alıyoruz. Bu fiyat her sayıda daha yüksek oluyor. Bu iş böyle gitmez diyoruz. Ama bugüne kadar parayı bir şekilde hep denkleştirebildik. Sonraki sayılar için garanti veremiyoruz…malum, dolar, euro aldı başını gitti.
Dağıtım fanzinlerin olağan derdi hep. Siz dağıtım olayını nasıl çözdünüz? Ekip arkadaşlarınızın bir kısmı yurtdışında, oralarda da dağıtım yapıyor musunuz?
Taylan: Biz de tam manası ile çözemedik. Neredeyse baskı masrafımız kadar posta-kargo masrafımız da var. Sağ olsun arkadaşlarımız, takipçilerimiz gidecekleri yere yanlarında götürüyorlar. Bazen de belirli kişilere-kurumlara toplu bir şekilde gönderiyoruz. Özellikle yurtdışı gönderimimiz bu şekilde. Ayrıca isteyen herkese karşı ödemeli kargo ile de yolluyoruz. Bu şekilde de ciddi miktarda dağıtım yapabiliyoruz.
İstanbul içerisinde ise belirli dağıtım noktalarımız var. Bunları internet sitemizden görebilirsiniz. Bu yerlere zaman zaman bırakmaya çalışıyoruz. Oradaki işletme sahipleri ve çalışanlar da bizlere destek oluyorlar.
Fanzin kültürüne dair neler düşünüyorsun?
Taylan: Fanzinler, fikrimce ifade biçimlerinin en saf ve ham hali. Maddi getiri kaygılarından arındıkları için üretimler daha özsel; daha özel. Ben fanzinleri biraz doğal meyveye benzetirim. Şekilleri çarpık, içlerinde çürük ve kurtlu olanları barındıran fakat lezzetleri, kokuları yoğun ve aromatiktir. İşin içine maddi kaygılar girdiğinde meyvelerin hormonlarla şekilleri düzelir; ilaçlarla kurtlardan arındırılır; göze hitap eden fakat tadından da kaybeden ürünlerimiz olur. Fanzinlerde kültüre, sanata, düşünceye ait öz, özel ve yoğun tatlar bulursunuz.
Söyleşi için teşekkür ederim, yeni sayılarda kadrajdan bakalım neler yansıyacak? İyi çalışmalar “Gözaltı”.
Omar, Taylan: Biz çok teşekkür ederiz.