2018’in yaz aylarına doğru Çömez Fanzin’i çıkarma kararı aldım. Gerçi o zamanlar aklımda bir isim yoktu. Bir fanzin yapmak istiyordum. İlk işim edinebildiğim kadar görsel, dergi, kitap edinmek oldu. Sonra kolaj yapmaya başladım. Kolajları yaparken aynı zamanda yapacağım fanzinin bir nedeni olması gerektiğini düşündüm. Bu emek coğrafyası bugüne kadar çok iyi iş gördü ve bir o kadarda kötü işler. Neyse… Tabiri caizse “motto” dediğimiz olguyu düşünürken aklıma bir fikir geldi. O dönem arkadaş çevremde bir şeyler karalayan insanlar vardı. Bu insanların yazılarını beğeniyordum. Akıllarına girip bir yerlerde yayınlaması için baskı yaptığımda kişi korkuyordu, çekiniyordu, cesaret edemiyordu. Böyle olunca “İşte budur!” kafasına girdim. Bir fanzin yapacağım ama sadece kendi zincirlerini kırmaları gereken insanlar için. –Evet, biliyorum. Haddime değil. Benimki bir pollyannacılık. İnsanlığı ben kurtaramayacağım ama en azından vicdanım biraz rahatlaması için bunu düşündüm ve yaptım!-
Ama sadece bu ismi duyulmamış insanlar ile bu iş olur mu? Olurdu ve belki de daha güzel olurdu ama öyle yapmadım. Her sayısında aralarına kendilerini kanıtlamış insanları sıkıştırmayı düşündüm. Bilmiyorum neden? Belki okuyucular okumadan çöpe atmasınlar diye veya yazanlar durumdan birazda olsun memnun kalsınlar diye…
Böyle düşünerek işe devam ettim. Fakat hala büyük bir eksiklik vardı. İsim! Çoğumuz için pek önemli olmuyor genelde ama benim için o an önemliydi. İsmin benim alay etmesi ve bana yerimi hatırlatması, okuyucu ile alay etmesi ve benim için en önemlisi yazılarını paylaşanların “evet, adresim burası” demesi gereken bir isim olmalıydı. (Dünya Barış Ödülü’ne layık bir insan değilim. İki sayılık bir fanzini de böyle anlattığıma bakmayın. Çok sevdiğim Efe ağabeyimin yıllardır merak ile sorduğu bir iş olduğu için –sağ olsun – biraz tatlandırarak anlatıyorum. Meraklısı kalabilir fakat işin olayı parantezi açmadan önce bitti.) O yüzden “Çömez” ismini kullandım.
Çömez Fanzin iki sayı ile merhaba dedi ve bitti. PDF dahi ayırmadım bu fanzinden. Elimden geldiğince ve fanzini okuyan, destekleyen emekçi dostlarıma gönderdim. Dağıtabildiğimiz kadar birkaç şehre dağıttık. İki sayılık bir iş olmasına rağmen o dönem ciddi istek uyandırdığını düşünüyorum hâlâ. Neden diye soracak olursanız iki sayıdan yalan olmasın bini gecik bastım ve dağıttım. Şu sıralar belki normal bir durumdur bilmiyorum ama o döneme kadar çoğu fanzin baskı dahi yapmıyordu. Ciddi istek uyandırdığını hâlâ düşünmemdeki sebep şu: hemen hemen dört yıl önceye (en azından üç garanti) dayanan, sadece iki sayı yayınlanan ve en önemlisi hiçbir PDF paylaşımı olmayan bu fanzine hâlâ yazı gönderen dostlar var. Ki şu yazıyı okur musunuz bilmem ama yazıyı yazmadan önce girip baktığımda neden devam etmedim diye kendime sövüyorum.
Devam edemememin tek sebebi hepimizde olduğu üzere: FAKİRLİK ANACIM! Papaz olayı patlamıştı o dönem herhalde tam hatırlamıyorum ama birkaç yayınevi kapandı. Dergiler iflas etti. Fanzinler durur mu? Onlar da… sanal mecraya geçtiler. Böyle bir ortamda tek kişi (bir adet öğrenci) ve paragöz basım yerleri (kırtasiye, yeri geldi matbaa) beni ne yapmaz… Evet, HAM!
Çömez bu yüzden çıkmadı. Hâlbuki üçüncü sayının kapağı hazırdı. (hala koynumda saklıyorum) Dolar olmuş 6,45 ben oldum 2,75. Sonrasında hepimiz biraz toparlansak da ben toparlanamadım. Maymun iştahlıyımdır zaten. İnsanı yarı yolda bırakmam. Yanlış olmasın. Durakta inerim. O zamanda da durakta indim.
Gelelim neden PDF dağıtımını açmadığıma… Çünkü özel bir işti benim nazarımda. Bu bencilce belki de ama açmadım. O dönem gereksiz topluluklar, gereksiz üretimler çoğalmıştı. Herkesin (şu dönemde olduğu gibi – onlar kendilerini biliyor – ) “Moruk bana yazı gönder. Sen de çizim at. İsmi ne olsun? He okey bu isim iyiymiş. Hadi geçeyim bilgisayarın başına bu gece halledeyim bu işi. Yarın da postalarım herkese. Oh be ne güzel fanzinciyim. Dur bi’ anarşık bir şeyler yazayım.” Kafasında olduğunu gördüğümden dolayı açmadım PDF’e. Dışarıdan bakıldığında bu işinde öyle görüleceğinden korktum. En azından aralarda kirlensin istemedim. Bilmiyorum arkadaşlar, belki iş bana çok masumane geldi ve onu korumaya çalıştım sağlıksızca. Bilmiyorum… Ama pişman değilim!
Artık saklanmamızın gereği olmadığı kanaatindeyim. Biz kendimize gururla “ÇÖMEZ” derken bazıları diş macunu üretir gibi iş üretip ben ustayım diyebiliyor. –sahi şu fanzinci(?) egosu da ne ya hu! – O yüzden artık PDF’ler kamuya açık. Kaybedeceğim korkusu üstümden kalktı. Onca insanı beklettiğim için özür dilerim. –bu özür sivri dilim (ne kadar gerek vardı bilmiyorum) için de geçerli –
Gerçi üstünden birkaç yıl geçse dahi şimdi de fikrim çok değişmedi. Fakat onca beklentiyi heba ettiğimin farkındayım. O yüzden biraz da Efe ağabeyimin taşlaması bende yine bir “Çömez” kırıntısını uyandırdı. Bu konuda sizden özür diliyorum ve yazımı bitirirken tek bir sayı dahi olsa “Çömez” i müjdeliyorum. Üçüncü sayı çıkacak! Bekleyin… (umarım beklersiniz)
FANZİN: Çömez Fanzin Sayı 1 (PDF İNDİR)
FANZİN: Çömez Fanzin Sayı 2 (PDF İNDİR)