Ulaşılamayana ulaşmak hep hedefimiz olmuştur. Bunun temelini oluşturan şeylerden biri de güneştir. Ne zaman ki güneşe ulaşamayacağımızı anladık bari etrafında gezelim diye karar aldık. Bundandır ki güneşi, değil balçıkla sittiğin sene türlü envanter ile sıvayamayız. Bu büyüklüğünden olarak söylense de güneşi yakıcılığı en büyük etkendir aslında ve bizler canımız yansın, acısın istemeyiz.
Bir şeyler okuyacaksınız sizi rahatsız etmeli. Oturduğunuz koltuk dar, içtiğiniz kahve acı gelmeli çünkü siz keyfi hareket ettikçe bir şeyler daha çok boka batıyor. Elinizi oranıza buranıza atacağınıza artık taşın altına koymanız gerek. Bunun için önce sizi rahatsız edecek şeyler okumanız gerek. İnsanlığınız veya ondan arta kalan şey için. Her neyse…
Sıvadık Fanzini bundan dolayı seviyorum. Kendim her ne kadar aksini yapmaya devam etsem de en azından rahatsız olma sürecinde emin adımlar atıyorum. Önceki sayılarından daha öfkeli sıvadık. Ülke ne kadar boka batıyorsa fanzinler o kadar can acıtıcı oluyor. Kendilerinden ve etraflarındaki insanlardan kopan, her şeyi bulup buluşturup bir kolaj yapıyorlar. Biz buna gel fanzin diyelim.
Efe Elmastaş’ın öyküsü ile klasik selamlamasını yapıyor Sıvadık. Öykünün içeriği ilgi çekici. Kadın. Ölümün ve yaşamın efendileri… Öykü içerisinde kiremit saçlı kadının beklenişi bir doğum sancısı gibi. Bitmek bilmiyor ama bu sefer hayata değil ölüme bir kapı açıyor.
Sanki şiirler, kolajlar, öyküler bir araya gelerek yapılmış gibi. Baştan sona bir öykünün izleri var. Zeynep Yıldırım’ın fanzin içinde iki kolajı var. Geçtiğimiz İzmircon’da sergilediği kolaj sergisinden sonra yakından takip ettiğim isimlerden. Kolaj bilgim pek olmadığından iyi veya kötü diyemem ama bana anlattığı bir şeyler var.
Muhammet Alpay, Oğuzhan Kayacan ve Göktürk Yaşar ise birer şiiri ile yer alıyor fanzinde. Her şiirin ayrı bir teması var ama ahenglerinin tonlaması aynı sanki. Anlatıları uçurum kenarından itekliyor insanı. Uçmak güzel şey sonunda ölüm olsa da ve tam olarak yaşattıkları bu.
Aysu Uzer’in bir yastığın etrafında dönen öyküsü biraz ilginç gelebilir ama bir hayli çetrefilli. Okumak keyifliydi. Serkan Üstündağ’ın öyküsü ise aralarında favorim sayılır. Saltuk Doğan’ın yazısı ve Ruhşen Doğan Nar’ın öyküsü bütünü oluşturuyor. Büyük kolajda yerlerini almışlar. Temayı oluşturan yazı ise yine Efe Elmastaş’ın Keith Haring’in 30 yıl sonra ortaya çıkan eseri ile ilgili kaleme aldığı yazı Sıvadık fanzinin gerçek yönü. Canınızı acıtırken içinize su serpiyor.
Efe Elmastaş’ın kolajları, Beyza Kocaoğlu ile Tarık Yetiş Serbest’in çizimleri genel anlamda harika. Özellikle Beyza’nın çizimlerinde uzun süre durakladım. İyi bir öyküsü vardı her ikisininde.
Sıvadık Fanzin eksiğiyle, fazlasıyla yirmi üç etti. Gökyüzü yerine benliklerini hedef alan bu insanlar umarım canınızı sıkar. Oturduğunuz koltuk artık size dar geldiğinde, doğru yerdesiniz demektir.
Bu arada yolunuz Eskişehir’e yolunuz düşerse Hayri Saraç’a mutlaka haber verin. Yoksa peşinize düşer.
Fanzin Yürüyor!
Şehrin adabına uymadan, adama kul olmadan.
Efendileri peşine takıp ardına bakmadan…