Evet! Hayaldi gerçek oldu ve Şenol Erdoğan yönetimindeki Sub Yayınları Türkiye’nin “ilk” kültür – sanat – edebiyat – felsefe – müzik – sosyoloji vs. fanzinini kitaplaştırarak bir ilke imza attı. Bu durum şayet sizi rahatsız etmiyor, yazının başlığı ile bağlantı kuramıyorsanız bu yazıyı okumaya devam edin.
“Ben, devlete bağlı bir kurum olan Yayıncılar Birliği’ne bağlıyım, ben devletin Kültür Bakanlığı’nın verdiği ISBN numarasıyla kitap basıyorum ve gene onun verdiği kitabın sözde yasal olduğunu -korsan olmadığını-gösteren hologramlı bir bandrol satın alarak yayıncılık yapıyorum. Tıpkı yazarlarını underground yapmadığı gibi mevzu içerikler yayıncısını da burada yazdığı sebepler doğrultusunda yeraltı yap-a-maz! Ne 1990’dan beri Altıkırkbeş, ne ‘yeraltı edebiyatı’ adı altında dünyanın en pahalı ve popüler yazarlarını basan Ayrıntı Yayınları ne de 1955 Beat geleneği ve 1985 New York alt kültürüyle beslenen Underground Poetix bu sıfatla anılamaz. ‘Anılır: sadece pazarlama tekniği olarak kullanıldığını artık herkes kabul etmelidir’ noktasında sorun yoksa anılır! Bu anlamda elimizde sadece ve sadece fanzinler kalıyor inanın! “
Şenol Erdoğan, Notos 29, Ağustos-Eylül 2011
Ve Şenol Erdoğan, Mondo Trasho’yu seri halinde basarak elde kalan fanzin algısını da toptan halletmiş oldu. Hayırlısı Olsun! Peki soruyorum; kitap tanıtım bülteninde geçen tarihsel değerden anladığınız tam olarak ISBN koduna bulanmış, barkod yemiş ve dağıtım şirketleri aracılıyla kitabevlerine ulaşan bir piyasa ürünü mü? Bunun daha başka bir yolu mümkün değil miydi? En azından bir fanzin olarak Mondo Trasho’nun tavrına uygun, başka bir yol bulunamaz mıydı? Böylesi bir işin sonunda gelip dayanacağı nokta, var olduğu olguya en tezat nokta mıydı?
Kuşkusuz bu mümkündü. En azından basım klişelerine ve hâkim piyasaya bulaşmadan (aslı gibi tam da bu demektir) yeni nesile aktarımı pekâlâ yapılabilirdi ama düzen çarkının yolu seçildi. İşte bu noktada onlar için piyasaya sürüldüğü, adı geçen “neslin” buna biraz kafa patlatması gerektiği düşüncesindeyim. Daha geçen günlerde, Sub Yayınları sitesi üzerinden kendilerine yakın olan fanzinlerin siteden satışını yapmayı öneren Şenol Erdoğan ve buna balıklama atlayanlar, aynısının Mondo Trasho serileri için yapmayı nedense düşün(e)memişlerdir. Basan da, yazan da, destekleyen de piyasalaştırdıkları şeyin bir fanzin olduğunu unutmuşlardır. Esat Cavit Başak’ın anılarının yer aldığı yada Mondo Trasho üzerine yazılan bir dosya vs. bir kitaba lafım yok. Yazılmış ve yayınevi tarafından kabul edilip basılmıştır. Yazarın kendi tercihidir. Ama ne olursa olsun bir fanzinin bütün halde basılması, piyasa koşullarında dağıtıma girmesi bence “he” denip geçilecek bir şey değil. Endüstriyel fanzincilik diye sağda solda atıp tutanlar, onun bunun fanzini üzerinden racon kesenler dönüp bunun üzerine eğilseler, iki çift laf da bunun için etseler de, ben de sözde nesnel yaklaşımlarının biraz olsun inandırıcılığını görme şansı bulsam. Bu arada “fanzin denen yanıcı maddenin” cep yaktığı da işin ayrı bir boyutu. Yeni nesil olarak bu kitaba kavuşmak isterseniz kitabevi satış fiyatı tam 54 tl’dir.
Bunların hepsini geçtim. Peki, oluşturduğunuz algı erozyonun biraz olsun farkında değil misiniz? Örnekleyecek olursak; bilmem ne kadar sayı çıkarmış bir, herhangi bir fanzin, oluşturduğu okur toplamı üzerinden vakti zamanı geldiğinde çıkardığı sayıları yayınevleri aracılıyla basma çabası ve bunun üzerinden bir telif isteği içine girer ve örnek olarak da Mondo Trasho’nun kitabını gösterirse kendinizi fanzin kültürüne katkı koymuş olarak mı addedeceksiniz? Az önce söylediğim gibi, bu sayıların aktarılmasının mevcut sistem içinde birçok yolu varken, sizler onu en yakışıksız haliyle, duruşunu zedeleyerek bunu bir başarı olarak lanse etmektesiniz. Bu ürüne destek veren, beğenilerini eksik etmeyenlere fanzincilere soruyorum. Gitmekte olduğunuz -YOL’u nasıl adlandırmalıyız da başına FUCK eklemeliyiz? Bu süreci beğenen, sahiplenen fanzinciler açık bir şekilde yanlış yapmaktadır.
FANZİNLER KİTAPLAŞTIRACAĞINIZ TEFRİKALAR DEĞİLDİR.
Kuşkusuz bu aymazlıkta herkes gibi bizim de, bir okur olarak payımız yok değil. Yukarıda anlattığım olaylar zinciri üzerinden gelişen tarih kendini bir başka bir noktaya evriltti ve Şenol Erdoğan “markası” üzerinden yapılanan Sub, bir yayınevi olarak kendi doğasını yaşamaya başladı. Şenol Erdoğan kendi devindirdiği rüzgârda arkasında aldığı destekle eski çalıştığı Altıkırkbeş’e ve filminde bile oynadığı Kaybedenler Kulübüne dilediği gibi yüklendi. Ne de olsa arkasında “bok” yazsa alkışlayan bir kitle vardı. Tuhaftır ki; o zamanlar kimse bu ayrıntıyı hesaba katmadı. “Ya arkadaş o kadar yıldır çalıştığın, yediğin, içtiğin, kustun, kitaplarını bastırdığın, kitaplar bastığın yayınevini şimdi mi ayıktın?” demedi. Güzel dosyalar bastı, hakkını yiyemem ama bahsi geçen yayınevini asıl sahiplenilir kılan şey, bilinen ama henüz kitaplaşmamış, underground dünyada üretimini sürdüren yazarların dosyalarını basmasıyla mümkün oldu. Bugün hala daha geniş bir kitlenin, olan olumsuzluklara sesini kesip oturmasının altında yatan saklı, yer yer kendilerine bile itiraf edemedikleri neden işte bu. Basılma ihtimali. Çünkü Şenol Erdoğan yeraltına bakar, yeraltı da ona. Mondo Trasho kitaplaştırılacağı haberi çıktığında konuştuğumuz arkadaşların “Böylesi bir saçmalığı nasıl yapabiliyor?” sorusunun cevabı işte burada. Sessizliğin doğurduğu cüret.
Bu duruma ses çıkarmak sizi bir tarafın adamı yapmaz, ortaya koyduğunuz işe sahip çıktığınızı gösterir. Altını çizdiğim şey bir boykottan ziyade, işaret ettiğim kitlenin pazar olarak görüldüğü gerçeğidir. Bu pazarlamaya ayak olunmamalıdır.
İster kabul edin ister etmeyin ortada yanlış bir durum var ve bugün fanzinciler olarak elimizden geldiğince yaratılan simgesel algıya prim vermememiz gerektiğini düşünüyorum. Mondo Trasho’nun elime ulaştığı zamandan bu yana görüyorum ki çok şey değişmiş. Malum HIZ çağındayız. İstediğiniz Mondo Trasho olsun dostlar. Bana bu nüshaları verirken “Çoğalt, paylaş tabi ama ayağa düşürme!” diyen güzel abimizden af dileyerek bende olanları paylaşıma açıyorum. Bende 7 sayısı var. Alın size PDF! Okuyun, basın, çoğaltın. Umarım yayınevi ve eser sahibi hakkımda telif davası açmaz 😊 Ne yaparsınız, piyasa işleri böyle!
NOT: Bu yazı hiçbir grup, yayınevi, yayınevi sahibi veya toplam adına yazılmamıştır, kimsenin dürtüklemesiyle kaleme alınmamıştır. Seslendiği mecra fanzinlerdir. Fanzinden öte hesaplar bizi bağlamaz.