Öyküsel ya da duygusal açlık içerisinde misiniz? Dikkat dağınıklığından yakınırken bile bir o konuya bir de bu konuya mı bakınmak istiyorsunuz? Farklılıkların artık düzenlenmiş olduğunu ve belirli normlara sahip oldukları için bu farklılıklara “normal” adını verebileceğinizin farkına mı vardınız?
Yok, yok… Yukarıdaki sorular tamamen okura sunuldu. Bu soruların cevaplarını bir şekilde zaten Parantez İçi Fanzin’de bulabiliyorsunuz. Samimiyet hırkasını üzerine geçirmiş yazar ve çizer tayfasıyla, kendi çizgisindeki fanzinlerini üçüncü kez sunmayı da başarmışlar.
Her fanzinin yoğurdu yeme biçiminin farklı olduğunu bildiğimize göre, bize gerçek anlamda bir fanzin ziyafeti sunduklarını söyleyebiliriz. Peki, parantez içerisindeki kişiler, bizler için birkaç soruyu cevaplar mıydı? Hemen bakalım;
Selamlar olsun. Bu aralar bende küçük bir imla takıntısı başladı sanırım. Hemen sizin de fikrinizi alalım, eğer bir yazar grubu öznel eserlerini bir araya getiriyorsa ve bunu belirli bir lisan (Türkçe) altında gerçekleştiriyorsa; imla kurallarına ne kadar hassasiyet göstermelidir? Parantez İçi bir editör bulundurmalı mıdır?
Fatih: Selamlar! Sanırım bu konudaki en sıkıntılı insanlardan birisi benim. Evet imla kuralları hassasiyet gösterilmesi gereken bir konu ama yazarken kendimizi kaptırabiliyoruz ve kaptırmalıyız da bence. Eğer yazan anlatabildiklerini hatalara rağmen geçirebiliyorsa imla yazmasına engel olmamalı ama oturup imla üzerine çalışması gerektiğini de bilmelidir. Parantez İçi bir editör bulundurmayacak ama bu işi gönüllü olarak ekipten yapanlar kendini geliştirerek devam edecek diye umuyorum.
Yasin: Bu konudaki benim fikrim ise şu şekilde; hikâyeler veya yazılar ilk yazıldığında yazım ve imlaya dikkat etmek yerine hikâyenin akışını kesmemek daha önde olduğu için ilk oluşturulan taslakta imlaya dikkat edilmesi pek önemli değildir. Sonrasında ise imla kurallarına dikkat edilmelidir tabii ki. Çünkü okuyucuyu yormamak için ve imla hataları ile metinden uzaklaştırmamak gerekmektedir. Editör konusunda ise fanzinimizde tek bir kişiyi editör olarak belirleme yerine bu işleri iki ya da üç kişi ile birlikte yapıyoruz diyebilirim.
Parantez İçi olarak, bi-polar kişilik bozukluğu hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Duygu durum geçişlerinin bu kadar ani olması biz okuyucuları ne denli etkilemektedir?
Fatih: Bipoların ileri düzeyi olmasa dahi, her insanın kendi içinde bunu barındırdığını düşünürüm. Bunun sebebi; hatalarımızın vücudumuzda ve etrafımızda bıraktığı izler. En mutlu anınızda size kötü zamanlarınızı hatırlatacak bir şey karşınıza çıkabilir, birçoğumuzun başına geliyor bunlar. Gelmeye de devam edecek. Okuyucularımızı etkilemesi üzerine ise sadece yönlendirmeyi öğrenmeliyiz. O bizi değil, biz onu hayatımızın peşinden koşturmalıyız. İyi bir okuyucu bunun yolunu bulacaktır.
Yasin: Aslında hayatın kendisi böyle değil midir? Duygu değişimlerinin ani olduğu hatta sadece duyguların değil, her şeyin ani değişebileceği bir şeydir. Hatta hayatın kendisinde bipolar kişilik bozukluğu var bence. Şöyle açıklayayım; hayatta gülüyorken bir anda ağlayabiliyoruz veya tam tersi bir durum geçerli olabiliyor veya sağlıklı birisi bir anda ölebiliyorken, hastalıktan kıvranan bir insan yıllarca yaşayabiliyor. Biz ve okuyucularımız da bu hayatın içinde olduğumuzdan dolayı bu değişimlerin rahatsız edeceğini pek düşünmüyorum. Hatta böyle değişimlerin olması okuyucunun merak duygusunu arttırabileceğini düşünüyorum.
Parantez İçi’nin sürprizlerle dolu olduğunu söylemek isterim. Bir öyküden diğer öyküye geçerken bile, beni neyin beklediğini tahmin edemedim. Bunun yanı sıra, araştırma yazılarının da çeşitliliği çok güzel olmuş. Sonraki sayılarda da bu özelliğinizi koruyarak, tematik yapıdan uzak kalacak mısınız yoksa belirli bir hat çizecek misiniz?
Fatih: Belirli bir hat, özellikle kaçındığımız bir durum. Her sayıda keyif aldığımız şeyleri yayımlamaya çalışıyoruz. İçimizdeki çeşitlilik böylece fanzine de yansıyor. Bundan sonraki sayılarda tematik bir yapı şu anlık olmayacak ama fantastik ve bilim kurgu üzerine birkaç tık daha düşeceğiz diyebilirim.
Yasin: Şu an belirli bir temamız yok ve bu şekilde ilerlemeyi düşünüyoruz. Aslında parantez içinde belirttiğim (siyaset/din/ırkçılık vb.) olgular dışında her şeyi içimizde barındırıyoruz. Bir tema oluşturup o çizgide ilerlemek aslında zor ve yorucu bir iş. Fatih’in de dediği gibi hoşumuza giden şeylere değiniyoruz. Şunu söylemeden edemem; fanzinimizde tema olarak “Kaousun içindeki düzen” gibi bir mantalitede ilerliyoruz diyebilirim.
Fanzininizin adı neden “Parantez İçi”? Parantez Dışı gördüğünüz kavramlar nelerdir?
Fatih: Fanzin ekibini topladıktan sonra bir isim arayışına başladık. Parantez İçi gelen fikirler içerisindeydi. Daha sonra öylesine bir isim koymak istemedik. Koyacağımız ismin altını doldurmak önemliydi. “Parantez İçi” isminin öne çıkmasının nedeni ise hepimizin içinde olan şeyler vardı. Bunları dışa vurmalıydık. Parantez dışı gördüğümüz kavramlar insanlığı yönlendiren birçok şey diyebilirim; din, dil, siyaset, ırkçılık… Bunlar kapının önüne koyduğumuz ve çöpe atılması gereken kavramlardır.
Fanzin oluşturmaya nasıl karar verdiniz? Ortada belirli bir vizyondan bahsedebilir miyiz? Yayınlanma aralığınız nedir?
Yasin: Ortaya Fatih arkadaşımızın fikri ile çıktık. Arkadaş grubunda geçen “Bu kadar üretebiliyoruz madem, bir şeyler ortaya koyalım.” lafı ile ilk adımı attık ve sonrasında ben ve başka arkadaşlarımızın da bize destek vermesi ile üçüncü sayıya ulaşabildik. Benim açımdan ise kendimi geliştirme fırsatıydı bu fanzin. Boş zaman aktivitesinden çok, bir iş gözüyle bakıyorum bu işe. Çizim ve tasarım konusunda kendimi geliştirmek için çok güzel bir fırsat ve yaptığım işleri başka insanların beğenisine sunma fırsatını da göz ardı edemem tabii.
Fatih: Yasin’in dediği gibi arkadaş ortamında atılan bir fikirdi. Ürettiklerimizle bir şeyler yapmamız gerekiyordu ki daha da üretmeye çabalayalım. Böylece Parantez İçi Fanzin kuruldu. Vizyondan daha öte hayal olarak nitelendirmeyi tercih ederim. Hayallerimizden bir tanesi on sene sonra bile Parantez İçi’nin hep hayatımızın içinde olmasını isterim. Şu anlık çıkış sürecimiz iki üç ayda bir diyebilirim.
Size sunulan yorum ve eleştirilerin yoğunluğu sizi tatmin ediyor mu? Bugüne kadar aldığınız yorumlardan sonra herhangi bir değişikliğe gittiniz mi?
Fatih: Aldığımız yorumlar başlarda “Abi okuyun bize hatalarımızı söyleyin.” şeklinde çevremize yaptığımız baskı ile oluştu. İlk sayıda İzmir dışında yaşayan tanımadığımız kişilerden mailler aldık. Şaşırmıştık açıkçası ve mutlu da olmuştuk. Aldığımız yorumlardan ve sıklığından oldukça memnunuz ama zamanla yetmeyecektir. Tabii ki ilk sayıda tasarım üzerine aldığımız yorum ve eleştirilerden sonra tasarımı birkaç adım daha ileriye taşıdığımızı söyleyebilirim.
Yasin: Öncelikle buradan bizlere vakit ayırıp, okuyan, inceleyen ve yorumlarını bizden eksik etmeyen okurlarımıza teşekkür ederiz. Yoğunluk bakımından ise şöyle söyleyeyim; ilk sayımızı çıkardığımızda “Okunsak bile yeter.” cümlesini kurdum ve geri dönüş almayı bile beklemiyorduk ancak her sayıdan sonra tatmin edecek sayıda geri dönüşler aldık ve bu geri dönüşler bizleri memnun etti. Diğer sayıları çıkartmak için bizlere istek ve enerji sağlıyor; bu tarz geri dönüşleri almak. Ayrıca yapılan iyi veya kötü her türlü eleştiriyi dikkate alıp ona göre hareket ediyoruz. Hatta, bizleri öncelikle biz eleştiriyoruz ve bu sayede elimizden gelenin en iyisini ortaya çıkartmayı amaçlıyoruz.
Son olarak; okuyucularınıza söylemek istediğiniz bir şeyler var mıdır?
Parantez İçi Fanzin sizleri seviyor. Açtığımız parantez bizim hayatımıza iyi veya kötü etkiler yarattı. Umarım sizin de hayatınızda bir parantez açabilmişizdir. Fanzin okumaya ve desteklemeye devam etsinler. Bizler de üretmeye devam edeceğiz. Sevgiyle kalın. Bizleri İnstagram ve Twitter adreslerimizden takip edin. Yakın zamanda çok güzel haberler vermeyi ümit ediyoruz.
ÖPÜLDÜNÜZ! 🙂