İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencilerince çıkartılan Kuvve Fanzin’in sekizinci sayısı üzerine bir şeyler söyleyeceğim. Birkaç gün önce, dokuzuncu sayılarını da çıkardıklarını hatırlatmak istiyorum.
Bu sayının kapağında şu günlerde popülerleşen, anlamlı bir duvar yazılaması var: “Corona is the virus / Capitalism is the pandemic. (Korona virüstür / Kapitalizm pandemidir.)
Sekizinci sayıda altı tane yazı var: “Bilimsel Yalanı Çürütmek”, “Bir Dahinin Düşünsel Serüveni: Albert Einstein”, “Zemini Kaymış Bir Kavram: Özgürlük”, “Öjeni”, “Koronavirüs Üzerine” ve “Bir Bakış Açısından ‘The Platform'”.
“Bilimsel Yalanı Çürütmek” yazısında, ‘Türk geni virüse karşı dirençli…’ gibi ırkçı ve bilim dışı safsatalardan bahsediliyor. Toplumsal sağlığın, fırsat eşitliğinin ve bilimsel eğitimin gerekliliğinin altı çiziliyor.
İkinci yazı ise milliyetçiliği sinsi bir hastalık olarak gören, hem bilimsel hem de siyasi otoritelere meydan okumaktan korkmayan Albert Einstein hakkında.
“Zemini Kaymış Bir Kavram: Özgürlük” yazısı, Engels’in ‘Özgürlük, zorunlulukların kavranmasıdır” sözünü temele alarak özgürlük kavramı üzerinde duruyor. Özgürlüğe idealist veya metafizik açıdan bakılmaması gerektiği, özgürlüğün mücadeleden doğacağı sonucuna varılıyor.
“Öjeni”, bu sayıda dikkatimi en çok çeken yazı oldu. Öjeni kavramının tarihi Platon’a kadar geriye götürülebiliyor ve Sparta’da uygulandığı ileri sürülüyor. Modern anlamda ise öjeniyi gündeme getiren Charles Darwin’in kuzeni olan Sir Galton oluyor. Darwin, doğada en güçlü canlı diye bir şeyin olmadığının altını çiziyor, onun yerine doğaya en iyi adapte olan canlılar olduğunu yaşadığı süre boyunca savunuyor. Darwin’in hayatını kaybetmesinden sonra, Galton çalışmalarına yoğun şekilde başlıyor. Yavaş ilerleyen doğal seçilim yerine, daha hızlı sonuç getiren yapay seçilimi öneriyor. Örneğin, hasta olan insanların üremesinin, devlet tarafından engellenmesini destekliyor.
“Koronavirüs Üzerine” yazısı aşağı yukarı şu anda herkesin bildiği noktalara parmak basarak başlıyor. Daha sonraysa, kapitalist sistemin sınıflı yapısından ötürü yaşananlar gözler önüne seriliyor. Hem “Hayat Eve Sığar” söylemleri hem de işçilerin, emekçilerin zorunlu olarak çalışmak zorunda bırakılmasındaki zıtlığın sebepleri açıklanıyor.
Son yazı, yönetmen Galder Gaztelu-Urrutia’nın ilk uzun metrajlı filmi “The Platform” hakkında. Son zamanlarda popülerleşen “sistem eleştirisi” filmlerinden biri olan bu filmi inceliyor.
Kuvve Fanzin, hem sade ve şık tasarımıyla hem de dolu dolu ve zihin açıcı içeriğiyle kendini gösteriyor.
Nice sayılara diyelim!