Hepimiz edebiyatın farklı dallarından okuyor ve yorumluyoruz, yeraltı edebiyatı da bunlardan biri. Bu tür bana her zaman diğerlerinden daha samimi ve içten gelmiştir. Süslü anlatımlardan uzak, düşünülenin sarılıp sarmalanmadığı, kılıflanmadığı ve apaçık ortaya koyulduğu bir anlatım tarzı… Bana göre etki bakımından da birkaç tık daha önde, çarpıcı…
Evet, güzel bir tanım oldu bu, çarpıcı. Sancıların çığlığı, öfkenin derinden kelimeleşmiş hali. Her ne kadar isyan ve patlama ve çığlıkla özdeşleşmiş olsa da ben bu anlatımlarda duyguların da, en az fikirler kadar etkin olduğuna inanıyorum.
Hani ben bundan yeraltı edebiyatı diye bahsediyorum ama fanzinimiz Beat Kuşağı esintili. Her ne kadar birbirine yakın görünse de hem kronolojik olarak hem de, ince detaylandırıldığında tarz olarak da birbirinden farklı. Bu ayrımın detaylarına girecek olursak da çıkamayabiliriz, şimdilik girmeyelim biz 🙂
Zaten fanzin dönemin yazarlarının hayat hikâyelerine de değiniyor ki; bu benim gibi biyografik yazı hayranlarının oldukça hoşuna gidecektir diye düşünüyorum.
Yeni Vizyon üçüncü sayısı ile yoluna devam ediyor.
Fanzini okuduktan sonra hakkında araştırma yaparken yine sitemizde yayınlanmış Gökhan Toker tarafından, fanzinin editörü Kaan Sinan ile yapılmış bir röportaj ile de karşılaştım, göz atmanızı tavsiye ederim. Fanzinin çıkış öyküsüne, içeriğine, nasıl bir yolda ilerlediklerine ve ilerleyen zamanlar için planlarına detaylı değinmişler. Kaan eğer bunu okuyorsan, röportajı okuduktan sonra, iyi ki Thomas De Quincey ile tanışmışsın da bu iş ortaya çıkmış diye düşündüm.
Çünkü gerçekten orijinal ve özgün bir iş.
Üçüncü sayıya gelecek olursak; giriş sayfasındaki “Kısaca” başlıklı manifesto niteliğindeki yazıda yapılan “Uluma” benzetmesi zaten direk Ginsberg’i getiriyor akıllara. Fanzinin bu sayısında “Dorothy Parker” ve “Lord Byron” yazarları ele alınmış. Açıkçası Byron ile yeni tanıştım, Dorothy’nin de Scott Fitzgerald ile bir bağı olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu, öğrendim. İşte bu yüzden biyografik yazıları çok seviyorum ve yararlı buluyorum, fanzinin de kendi özgü biyografik yazılar içermesi çok iyi olmuş.
Bir Bukowski hayranı olarak da bir şiirini fanzinde görmek mutlu etti beni. Fanzin Kaan Sinan’ın “Bir Ginsberg Hayali” başlığındaki yazıları / şiirleri ile devam ediyor. Devamında ise “Yeni Vizyon” başlığı altında o ay fanzinde yer almak isteyen arkadaşların eserleri bulunuyor, yer yer çizimler ile de desteklenmiş. Sıralama oldukça yerinde. Önce tanıtılmış, sonra yazılmış ve son olarak da yazılanlar paylaşılmış. Yazılar ve şiirler bir kalıba, bir uyağa ya da bir uyuma sığdırılmaya çalışılmadığı için fazlasıyla özgün. Sancılar gün yüzünde ve çığlıklar havanın zerrelerine karışmış. Ayrı ayrı her birine değinmeyeceğim çünkü hem dolu bir fanzin hem de her biri ayrıca değerlendirmeye alınacak kadar farklı ve ilgi çekici.
Zaten fanzinin Pdf halini de buraya bırakacağız, inceleyebilirsiniz.
Sanırım yazının başında değinmeye çalıştığım gibi, cesurca, kalıplara girmeye çalışılmadan, özgür ve özgün yapımlara hasret kaldık.
“Yeni Vizyon” fanzin ile buluşmamızda emeği geçen herkese teşekkürler.
Edebiyatın, anarşisinin ve başkaldırının devamını diliyorum… Gözümüz yeni sayının yolunda olacak.
Fanzin yürüyor…