Yakın zamanda çıkarak alana hızlı bir giriş yapan Vitruvius Zine ikinci sayısıyla da güzel bir işe imza attı ve fanzin okurlarını doyuran bir çalışma ortaya koydu. Bu lafları boşuna söylemiyorum çünkü son zamanlarda keyifle okuduğum işlerden biri oldu. Üzerine düşünülmüş, kafa patlatılmış, en azından kelime aparması metinlerin yığıldığı işlerden fazlasını içeren, kendini okuma zahmetine girişenlere farklı açılar kazandıran bir sayı olmuş. Her ne kadar sayı ilk önüme geldiğinde font üzerine eleştirilerim olsa da, basılı halinden okuduğum zaman hiçbir zorluk yaşamadım. Şimdi fanzinde dikkatimi çeken kısa notlarımı aktarmak istiyorum.
Öncelikle bu sayının kapağını çok beğendim. Emre Orhun’a ait bu groteks çalışma bir kapak olarak hayli dikkat çekici. Bir bakanın bir daha bakacağı cinsten, güçlü göndermelere sahip. Fanzin içerisinde de Emre Orhun’un resimleriyle karşılaşmak hoş bir deneyimdi. Emre Güçlü ile beraber paylaştıkları iç sayfa görsellemelerinin iyi bir döngü yarattığını düşünüyorum.
Ölümle aramızda olan mesafe hakkında hiç düşündünüz mü? Neden anmalar, törenler düzenleriz veya cansız bir beden adına ritüeller inşa ederiz? İşte Ölümle Yaşam Arasında Bir Uzlaşı yazısıyla Gülsün Kızılağıl bu konu üzerine bir deneme kaleme almış ve bizleri bir tartışma içine çekmiş. Gerçekten de ölülerle kurduğumuz bağlar yaşamımızın devamlılığımızın adına içgüdüsel olarak kurguladığımız bir yapı mı? Korku bu denklemde ne derece yer almakta? Bunları tartışan bir yazı. Şiddetle tavsiye ediyorum.
Belgin Karakuş ise Together To End Fgm yazısıyla çeşitli kültürlerde kadınların maruz kaldığı genital mutilasyon ( kız çocuklarının sünnet edilmesi) konusuna değinmiş ve buna karşı çıkan, yazı başlığıyla aynı adı taşıyan 2014 yılı başlangıçlı hareketi kaleme almış. Yazı içinde hayli ilginç bilgiler ve tespitler var. Afrika’daki ülkelerde yaygın olan bu uygulama, modern toplumlar olarak adlandırılan ABD ve Avrupa ülkelerinde de tamamen bitirilmiş değil. Bu yazıyı okurken en çok anlamaya çalıştığım nokta bunun nedeniydi. Yoksa bir insan bir insana bu zulmü neden yaşatır ki? Bir şeyin gerçek manada nedenini bilmeden sonlandırmak nerdeyse imkânsız bir durumdur. Yazıda her ne kadar buna da değinilmiş olsa da, altından bilindik bağnaz sebeplerden başka bir noktaya varılamıyor.
Volkan Yalçın’ın Bir Evlilik Teklifi Nasıl Reddedilir? isimli öyküsünü fanzinin bu sayısında da görmek beni oldukça mutlu etti. Kaldı ki; yakın takipçileri bileceklerdir, Void Zine 23. sayısında da aynı öyküsüyle yer almıştı. Oldukça keyifli bir metin. Okunmasını tavsiye ederim.
Vitruvius bu sayıda bizlere bir sürpriz yapmış ve George Carpat Focke’un Cioran ile gerçekleştirdiği röportajın bir bölümünün çevirisini yayınlamış. Fanzini çıkartan arkadaşları dediğine göre bu metin daha önce Türkçe’ye çevrilen bir metin değil. Çeviren arkadaşımız ise Elif Yurtsuz. Yazıda felsefenin bitişi üzerine başlayan sohbet başka alanlara kadar uzanıyor. Okuyanların faydalanacağı düşüncesindeyim.
Bu sayıda Şenol Erdoğan da yer almış ve günlük tadında bir deneme yazısıyla karşımıza çıkmış. Bir arkadaşının babasının hikayesiyle başlayan yazı oldukça samimi bir dilde kaleme alınmış. Okurken “ya buradan buraya nasıl geçti, konu nasıl buraya geldi” gibisinde iç söylenmeler yaşama ihtimaliniz olsa da kendisinin yazılarına aşina olanlar bunu fazla yadırgamayacaktır. Yazıda alkolle ilgili öyle bir bölüm var ki, aşağıda bir kısmını alıntılamak istiyorum ve merakınızı bir nebze arttırmayı umuyorum.
Her alkoliğin kendi düzlemi düzeyiyle ilişki içinde bir kendi dili vardır. Sarhoşlar dil yaratır. Her sarhoşun dili yoktur. Her sarhoş alkolik değildir. Alkolik farkındalık geliştirebilen ses dil ve kavram üretebilen ve bunlarla iletişiminin farkında olan ve bunlarla iletişime geçebilendir.
Sayıda ayrıca Utku Ekleme’den hoş bir parça mevcut. Globalleşme ve Komparatistik kavramları üzerinden açılarak, edebiyatın teknoloji üzerinden dönüşümünü yorumlamış. Küreselleşmenin kapsamlı şekilde algılanabilmesi ve her coğrafyadan yer alan edebi ürünlerin süreç içerisinde değerlendirilme öneminin altı çizilmiş. Yazı ilk başlarda bir ders kitabı havasında başlıyor olsa da ilgilisinin sıkılmadan okuyacağını düşünüyorum.
Fatih Yamantepe ise bu sayıda küçük paragraflar eşliğinde serbest bir yazım denemesine imza atmış. Parça parça bölümlerden oluşan bu yazıyı okuma deneyimi beni memnun etti. Bir bilgi verme kaygısından ziyade kişinin kendine aldığı, alırken üzerine tekrar tekrar düşünerek evrilttiği düşünceleri olduğunu varsaydım. Ama bu yazı içerisinde en beğendiğim paragraf sorulacak olursa hemen şu kıymetli alıntıya yer verebilirim.
Bilim evrenin maddesel bir gerçeklik olduğunu esas alarak maddi evreni konu alır, sanat ise maddi evrenin en üstün üyelerinden olan insanın hayal gücünü esas alarak insanın öznel evrenini konu alır.
Son bölümde ise Burroughs’dan alıntı bir öyküyle fanzin bitiyor. Lee ve Çocuklar ismini taşıyan ve çevirisini Şebnem Şençağlayan’ın üstlendiğ bu metin Burroughs severleri daha da sevindirecek.
Göktürk Yaşar’ın Telh’in Altında Kalan Duyumsama isimli şiiriyle biten fanzini PDF olarak aşağıdaki linkten indirmeniz mümkün.
Fanzin Yürüyor!