Vitruvius Fanzin 1. Sayısı Üzerine (PDFli)

 

Vitruvius Fanzin geçtiğimiz ay ilk sayısını çıkarttı ve ne zamandır dilden dile dolaşan “şöyle bir fanzin hazırlığı varmış, falanca kişi de yer alacakmış” bilinmezliği ete kemiğe büründü. Bu fanzinin bizim için ayrı bir önemi var diyebilirim, çünkü okurlarıyla ilk buluşmasını geçtiğimiz ay gerçekleştirdiğimiz Online Fanzin Fuarı’nda yapmıştı. Fanzini çıkartan kişiler ise bu çevreden bildiğimiz, adlarını çeşitli fanzinlerde okuduğumuz, çıkarttıkları fanzinleri paylaştığımız kişiler. Göktürk Yaşar, Fatih Yamantepe ve R. Şura Bulut’u bu fanzini çıkarttıkları için teşekkür ediyorum. Güzel bir ses getirdiler, sağ olsunlar.

Aslında Vitruvius’ta tek bir konuya odaklanarak veya bir şiir veya öykü fanzini olmak gibi bir amaçları yok ama ilk sayı üzerinden bakıldığında şiirlerin çoğunlukta olacağını göreceksiniz. Kuşkusuz bunda Göktürk ve Şura’nın üretimlerini şiir üzerine devam etmesinin payı büyüktür diye düşünüyorum. İlerleyen sayılarda çeşitlilik yelpazesi ne kadar açılacak bilmiyorum ama en azından ilk sayının bariz şekilde edebiyata yaslandığını söyleyebilirim. Şimdi ise adım adım dikkatimi çeken çalışmalara değinmek istiyorum.

Öncelikle görsel işler oldukça ilgimi çekti. Aslı Merve benim için yeni bir keşif oldu. Mix üretim tarzı ve işlediği figürleri oldukça beğendim. Ne zamandır sesi çıkmayan arkadaşım Tilbesu Çiçekdağı’nı bu fanzindeki işlerini gördüğümde hem sevindim hem de zamanın üzerindeki değişimini gözlemledim. Daha yumuşak hatlı çizimler ve doğayla bütünleşik göndermeler… Doğukan Vural ise kolaj konusunda kendini aşmaya devam ediyor. Korkarım artık şiirleriyle değil resimleriyle anılır olacak. Bana sorarsanız benim için hava hoş.

Genel olarak bileşik okumaları seviyorum. Birbiri ardına gelen konular arasında özdeşlik aramak hoşuma gidiyor çünkü bir fanzinde yer alan şiirlerin yaslandığı kültür yatağı, inşa edilen anlatım tarzı, biçimsel farklılıkları olsa da zihinsel arka planı aynı kaynaktan besleniyor diyebilirim. Misal, Dilan Birlik, Züleyha Kızılağıl’ın şiirlerinde böyle bir özdeşlik kurdum. Sanki birinin bıraktığı yerden diğeri ele almış, ortak bir çıkışı göğüslemiş gibi. Zaten tam bu dışavurum çağrısı üzerine Gülsün Kızılağıl’ın Ceza, Çarmıh, İsa Ve Salih İnsanların Travmaları yazısı da felsefi anlamda okura yol gösterici bir deneme ortaya koymuş. Hatta Oğuzhan Kayacan’ın Yokluğun Tadı: Empedokles ve Hayyam isimli yazısını da bu gruba dâhil edilerek okunabilir.

Bu fanzinde beni şaşırtan hayli şey oldu diyebilirim. Mesela Serkan Üstündağ’ın yazdığı Kamp Ateşi isimli öykü karanlık bir dünya. Bildiğimiz Serkan metinlerinden daha farklı tarzda karşımıza çıkmış ve alışık olduğumuz ironik anlatıdan sıyrılarak doğrudan bir dil üzerine metnini inşa etmiş. Açıkçası altında yazan ismi görmeseydim ona ait olduğuna inanmakta zorlanırdım. Metin açısından baktığımda ise hayli doyurucu ve düşündürücü. Kahramanın psikolojisini okura yansıtan başarılı bir git-gel hali.

Bir diğer şaşkınlık da Göktürk Yaşar’ın şiiri oldu. Görmeye alıştığım metin örgüsünden hayli farklı bir temayla karşımıza çıkmış. İşin güzel tarafıysa ben bu metninde kendine dair daha çok bulguya rastladım ve iyi hissettim. Öze dair bir metin kalem alınıyorsa şiiri yazan kişiyle yakınlaşmak okur için anlamlıdır, kendini yazarın dünyasına dâhil eder, gezinir ve kısa süreli konaklamalar yaşar. Soyut göndermelerden daha içsel bir boyuta evrilen bu metnini beğendiğimi söylemeliyim.

Bu fanzinde merakla beklediğim metinlerden biri de Fatih Yamantepe’ninkiydi. Bizim fanzinde yazdığı zamanlarda da ondan gelen metinleri ayrı bir beğeniyle okurum. Fakat Vitruvius’un ilk sayısında daha önce fankit olarak yayınladığı Sert Soğuk Gri’den bir bölümle karşımıza çıkması beni biraz şaşırttı açıkçası. Belki de o bölüme ayrı bir önem verdiği içindir. Manası onda saklı.

Seda Suna Uçakan Kaldırımlar şiiriyle bir merdiven gibi adım adım çıkılan, katmanlı metniyle kendisinden beklenilecek sağlam yapıyı gene inşa etmiş. Sosyokültürel meselelere de göndermeler yaptığı metninde, ses boşluklarını kullanarak hissedilir ahenk oluşturmuş. Rıdvan Ardıç ise İskambil Parkı isimli metniyle farklı bir çalışma ortaya koymuş. Kendi anlatısı üzerinden toplumdaki bazı karakterleri tahlile girişmiş ve ortaya keyifli bir yazı çıkmış. Kendince verdiği adlandırmalar da hayli eğlenceli.

Fanzinde dikkat çekici bir röportaj var. Lagari Bilimkurgu’dan Mehmet Fatih Balkı ile bilimkurgu ve fanzinler üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirmişler. Tanışmak, kimi için uzak durulan bir tür olan bilimkurguyu anlamak için güzel bir yazı.  Bunun yanı sıra benim Samizdat Tarihi isimli fankitimden de bir bölüme de bu sayılarında yer vermişler. Sağ olsunlar. Paylaşmak, çoğaltmak önemli.

Vitruvius Fanzin’in ilk sayısına dair söylemek istediklerim bunlar. Okumak isteyenler için PDF’i aşağıda paylaşıyorum. Daha nice sayılarda buluşmak üzere.

Fanzin Yürüyor!

FANZİN: Vitruvius Fanzin Sayı 1 (PDF İNDİR)