Üzümün Çöpü Fanzin ile Söyleşi

zeynep yıldırım
Onlar sadece kelimelerin anlamları okuru etkilesin istemişler sanki. Çünkü biliyor olmalılar, modern insan sabahtan akşama değin binlerce (yalan değil sayında bakın) görsel etkiye maruz. Beyin mütemadiyen bloke edilmeye eğilimli. Bu yüzden olmalı ki, yalın bir tasarımları var. Sayfayı açtığınızda kelimelerle yüzyüzesiniz. Üstelik metinler öylesine hikaye değil, okudukça neden bu kadar yalın olmak gerekliliğini anlıyorsunuz. Çünkü okuduğunuz metinler içinizdeki sesi dürtüklüyor, durup düşünmeye, soru sorup didiklemeğe başlıyorsunuz. 
 

Bir problemi olmanın gerekliliği günümüz insanı için bir ihtiyaç mı? Belki günümüz insanı problemsiz hayatlar yaşamak isterken tam da bu noktada “Üzümün Çöpü” hayatlarımızdaki meseleleri anımsatacak zamanlar yaratıyor okudukça.

 
Açıkçası ilk karşılaştığımda felsefi içerikli bir fanzin bulduğuma sevinmiştim, hala okuru olmaktan keyif duyuyorum. Ve biraz tanıyalım “Üzümün Çöpü” nü..
  • Üzümün Çöpü yayına nasıl bir karar ve ihtiyaçla hazırlandı, nasıl bir ekipsiniz, hangi çalışmalar ertesinde basıma gidiyor yazılanlar, bizlere anlatır mısınız?

Ben Duygu, felsefe öğretmeniyim. Geçen sene okulda öğrencilerimle bir felsefe kulübü kurduk ve her hafta buluşup önceden okuduğumuz metinler, izlediğimiz video ve filmler ya da bizi rahatsız eden sorunsallar üzerine akıl yürütmeye ve tartışmaya başladık. Bir müddet sonra bu konuşmaların yazınsal bir mecraya dönüşmesi hayaline kapıldık. Birkaç ay süren tartışmalarımızın iktidar-otorite ve başkaldırı temalarına sahip olduğunu görünce bütün bu konuşmalardan süzülenlerin yazıya dönüşmesine karar verdik ve aynı temalı ilk sayımızı çıkardık.

İkinci sayımız olan yaz sayısından sonra öğrencilerimin bir kısmı üniversiteli oldu, ben okul değiştirdim derken fanzin kulüpten bağımsızlaştı. Yolumuza kalan sağlarla ve aramıza yeni katılan dostlarımızla devam ediyoruz.

üzümün çöpü fanzin fanzineist

  • Sayılarınızı hazırlarken ele aldığınız konular-ki problematik kimi noktaların seçildiği aşikar- bunları gündem mi yoksa sizin çalışmalarınızın yol haritası mı belirliyor?

Zihnimizi kurcalayan, o sıralar okuduğumuz ve bizde soru uyandıran meseleler, bize ilham veren şeyler üzerine yazıyoruz.

Bazen kafamızı kurcalayan sorunların kıvılcımı çağdaş toplumsal-siyasal ve kültürel ortam olsa da zamansız bir dil kullanmaya dikkat ediyoruz. Bazen de sahiden zamansız hissediyoruz. İçinde yaşadığımız tarih ve toplum değerlerin içini o kadar boşaltmış ki kaçıyoruz, tarihsizliğe sığınıyoruz.

  • Felsefenin rutin yaşantımızdaki yeri ne sizce? Sanat, politika, bilim yapanlar felsefe ile ilgililer mi? Dünya genelini düşünecek olursak hangi toplum veya topluluklarda felsefe toplumsal yaşantı üzerinde etkili sizce?

Felsefenin yaşantımız üzerinde dolaylı iki tür etkisinden söz etmek mümkün. Birincisi bireysel yaşantımıza anlam verme çabasıyla, ikincisi ise içinde yaşadığımız siyasi-ekonomik sistemi sorgulama, anlama ve çıkış bulma uğraşıyla ilgili. Herkes anlam kaygısına bir biçimde düşüyor, felsefeye bulaşıyor ama sorgulamayı sonuna kadar götürmüyor. Güncel sanat felsefeyle flört halinde. Bilim insanları sadece bilim yapıyor. Siyasetçiler ise cehaletin ve akıldışılığın dibini vurmuşlar. Bu her yerde aşağı yukarı aynı, sadece bize has bir durum da değil.

  • Hunilivatandaş, “armudun sapı üzümün çöpü”ne kafayı takan, yani düşünen sorgulayan bir karakter ise düşünmek mi delicedir, soru sormak mı?

Önce soru gelir, sonra bu soru kendisiyle bağlantılı diğer sorulara açılır ve sorunun peşinden gitmeye tutkuluysan düşünmeye başlarsın. Soru sormak Sokrates’ten beri yoldan çıkmaktır, toplum ise normali sever ve ister. Delilik normal ve alışılmış olandan uzaklaştıkça başlar. Her çağ ve her toplum kendi delilerini yaratır. Üzümün çöpü delilerin ve tuhafların dostudur. Ne varsa onlarda var.

  • Fanzin yolculuğunuzun sizin için anlamı nedir?

Fanzin bizim için sözümüzü duyurmanın en bağımsız yolu. Fanzin çıkarmasak da okuyoruz, izliyoruz, düşünüyoruz ama bir müddet sonra doluyoruz, zenginleşiyoruz, bunları başkaları da bilsin istiyoruz. Bir tür paylaşma güdüsüyle hareket ediyoruz. Örneğin; John Berger’den Neizvestny diye bir heykeltraşı öğreniyoruz, adamın derdini anlıyoruz ve hayran kalıyoruz, paylaşmadan duramıyoruz. Ya da Meşrutiyet Caddesi’nin şiirsel akışına ortak olun istiyoruz. Berger’in deyişiyle bir tür yetimler ittifakı kurmak istiyoruz galiba.

  • Okurlarınıza buradan aktarmak istediğiniz şeyler var mı? Mesela onlarda kafalarına takılan problematik “üzüm çöpleri”ni yazıp yollasınlar mı? 

Okurlarımızı çok seviyoruz. İttifakımızın parçası olmak isteyen herkese kapımız sonuna kadar açık. Onları besleyen ya da öfkelendiren her şey hakkında bize yazabilirler.

 

Bu söyleşi için ve yazınsal yolculuğunuz için sizlere teşekkür ederiz.

 

 

Yorum bırakın