Selam Dostlar,
Bazı fanzinler veya dergiler vardır, onları yakın içerikteki diğer fanzinlerle bir tutamazsınız. Kendilerine has bir duruş ve üsluba sahiplerdir. İşte onlardan biri de Kanlı Teneke Metal Magazin’dir.
Mizantropik heyecanımız 13 uğursuzluk sayısıyla tam gaz devam edip harika kapağı ve içeriği ile tekinsizlik yaymaya devam ediyor. Uzun bir süredir zevkle takip ettiğim bu karanlığın 13. sayısına doğru yolculuğa hazırsanız başlıyoruz.
Bu sayının dosya konusu Fanzinler. Eleştirel bir bakış açısıyla da ele alınabilecek, bu alanda dikkat çeken isimleri bir araya getiren Kanlı Teneke ilgi çeken bir işe imza atmış ve öncelikle “Fanzin Ne Değildir?” yazısıyla bir destur çekerek konuya ilk kendi dalmış. Bu konuda hâlâ kafası karışık olanlar için gayet güzel bir yazı olmuş, dikkatle okuyun derim. Özellikle yazarın fanzin geçmişine dair bir anısını merakla okudum. Konuya dair itirazları, düşünceleri hayli keskin ve bu durum yazıyı adeta muhteşem kılmış.
Grup röportajlarına başlıyoruz. İlk durağımız Danimarka’nın tavizsiz ve vahşi grubu Konkhra. Grupla yapılan harika bir röportaj sizleri bekliyor. Bazı aksaklıklardan söz etmişler. Gelecek yılın onlar için daha iyi geçmesini diliyorum. Bu güzel röportajın ardından ise bir başka güzel röportaj var. Son albümleri Dimensions ile adından söz ettiren Lantern, şahsen grubu seviyordum ve bu röportaj sonrası daha fazla dinlemeye başladım (size de tavsiye ederim). Özellikle Cruciatus’un Hermann Hesse hayranlığı beni kendilerine daha çok yakınlaştırdı diyebilirim. Sadece bu yaklaşımı bile edebiyattan beslenen Metal müziğin, ne derece kuvvetli bir söz gücü elde ediyor olduğunun canlı kanıtı gibi. Lantern sonrası yolculuğumuz Pisscore Neşriyatı ile devam ediyor. Fanzin dosyası kapsamında Tolga Özbey’in yazdığı bu yazı 90’lardaki fotokopi ortamının, fanzine ilgi duyulmaya başlanan zamanların edata bir fotoğrafı gibi. Elbet daha uzun olabilir ve bir foto albüm halini de alabilirdi ama tadı damağımızda kaldı diyelim.
Sıradaki yazı ise bu satırları okuyan herkesin yakından tanıdığı ve hepimiz için yeri çok özel olan Efe Elmastaş’tan. Kendisi ‘’Fanzin Bir Zorunluluk Değil Tercihtir’’ yazısıyla yine çok önemli noktalara atış yapmış. Yazısında, yazan kişinin fanzinle olan bağından başlayarak, Fanzin Apartmanı’nın kuruluşu, okurla kurduğu bağa kadar ilerlemiş ve günümüz fanzinlerinin duruma dair tespitlerini ortaya koymuş. Bence son zamanlarda fanzinlerin değerlendirilmesi anlamında ortaya konmuş iyi bir metin.
Sıradaki yolculuğumuz ise Melodik Death Metal’in hem sert hem de etkili gruplarından olan ve yıllar sonra tam da bugünlerde sahalara mükemmel bir şekilde dönüş yapan Cidesphere ile yapılan röportaj. Korona sonrası yurtiçi ve yurtdışı konserlere hız vereceklerini söyleyen grup sahnede deliler gibi enerji harcamak için gün sayıyor. Kendilerine has müziğiyle dikkatleri üzerine çeken Void Rot ile yapılan röportajda sıra. Grubun sevenleri bu röportajı okuyunca çok mutlu olacak. Kuzey Amerika’nın İskandinav mirasçıları olarak anılan grup Descending Pillar albümü üzerine söyledikleri hayli ilgimi çekti. Dünyaya yaklaşan dev bir monolit. Oldukça ilginç.
Sıradaki yolculuğumuz ise sevgili Deniz Beşer ile Roma ya gidiyoruz ve oradaki Crack Festivaline katılıyoruz. Dünyanın dört bir yanından bu fanzin festivaline gelen insanlarla gerçekleşen sohbetler ve yer aldığı ortam çok hoş. İnsanın orada olası geliyor. Daha önce Fanzin Apartmanı sitesinde okuma şansı bulduğum yazıyı okumak için şuraya tıklayabilirsiniz. Bu muazzam yolculuktan sonra ise bir efsane ile buluşmak için İsviçre’ye gidiyoruz ve ülkenin en köklü grubu Messiah’ın röportajını okuyoruz. 90’lı yıllardaki atmosfer, grubun yaşadığı zorlu süreç ve dijital çağın avantajları üzerine görüşleri hayli hoş. Arkasında gelen röportaj ise Killitorous‘a ait. Sex, Comedy, Movies =Death Metal başlığından da anlayacağınız üzere yine eğlenceli ve keyifli bir röportaj. Satır aralarında fark ediyoruz ki, Norveç’te de bir fanzine ulaşma sıkıntısı, var olma problemi mevcut.
Sırada yine çok ilginç ve güzel bir oldschool metal çetesi olan Körgull The Exterminatör röportajı var. Grubun Thrash Soslu müziği ve Motörhead ruhunun müziğine yansıması ve daha birçok konu içeren bu söyleşide belki de en çok hoşuma giden şey grubun müziğe bakış açısı oldu. Müziğin grup üyelerinin tek zevki olduğunu ve bir yere veya hedefe ulaşmak gibi bir amaçlarının olmadığını aktarmasının yanında provalar esnasında dostlarla laflamayı, bir şeyler içmenin önemli olduğunu vurgulaması, belki de onları farklı ve özel kılan en önemli taraf.
Korkunun Sansürle Vedalaştığı Janr: Splatter/Gore yazısı ise korku sinemasının alt türü olan splatter hakkında bir yazı. 60’lı yıllardan başlayarak daha da sertleşen bu türe dair çeşitli örneklerin sunulduğu yazıda bu türde film severlerin merakını perçinleyecek bir derleme olduğunu düşünüyorum. Sırada yine özel bir röportaj var. Bu sefer yolculuğumuz Fransa’da geçiyor ve ülkenin köklü Death Metal grubu Mercylesss ile yapılan röportaj, grubun son albümlerinden tutun da daha birçok konuyu barındırmakta. 33 yıllık birlikteliklerine ve kendi tarihçeleri hakkında önemli ayrıntılar içermekte diyebilirim. Ülkemizin en aydın ve değerli şehri olan İzmir’e gidiyoruz ve aynı zamanda benimde çok sevdiğim bir grup olan Devoured Elysium ile ilk albümleri üzerine gerçekleşen bu muazzam röportajı okuyoruz. İleriki zamanda yabancı isimlerle çeşitli projelere imza atacaklarını söyleyen grup merakımızı perçinliyor.
Kritik Denemeler bölümünde ise hayli kuvvetli bir seçki yapılmış. 11 ismin yer aldığı bu bölüm resmen bir dünya turu. Almanya’dan, Finlandiya’ya, Polonya’da, Meksika’ya hatta komşumuz Yunanistan’a kadar birçok ülkeden gruplara yer verilmiş. İçeri dolu dolu olan sayı için şimdi de biraz Thrash Metal vakti diyor ve bu sefer Güneybatı Almanya’ya doğru yollara düşüyoruz. Pesimmist grubu bizleri karşılıyor. 7 yıl sonra yaptıkları yeni albümleriyle gündemde olan grup, röportajdan öğrendiğim kadarıyla albüm içerisinde savaş tarihinden oldukça beslenmiş. Hatta savaş meydanlarını bile gezerek o atmosferi yaşama istencinde olan bir grupla karşı karşıyayız. Bu bence önemli.
Ve sırada heyecanla beklediğim ve sayının da kapağında yer alan röportajdayız. Death Metal’in kült gruplarından Incantation‘ın efsane ismi John Mcentee ile gerçekleştirilen röportaj var. Pandemi sürecinde müziğe daha ağırlık verdiklerinden tutun, plak şirketleriyle yaşadıkları sorunlara kadar, oldukça samimi bir söyleşi gerçekleştirilmiş. Kanlı da sordukça sormuş, John da uzun uzun cevaplamış. Hatta yeni albümün ismini bile söylemiş ve yeni projelerine dair bilgiler vermiş. Oldukça sıkı bir söyleşi.
Bu röportajın ardından ise iki değerli yazar dost grubun iki albümü üzerine görüşlerini de yazmış ve o da bu röportajı çok özel kılmış. 13. sayının sonu ise Kızılzine ile kapanıyor, H.Emre Yüce’nin muhteşem çizimi ile şimdilik veda eden Kanlı Teneke ekibi bir kez daha tebrik ediyorum. Yeni sayı için şimdiden gözlerimizin yolda olduğunu belirterek yazımı burada noktalıyorum. Dopdolu bir sayı olmuş. Emeği geçen herkese selam olsun.