Tatsız Hayatlara AD’SIZ’ca Bir Bakış : YARGI (PDFli)

Adsız Dergi Ocak ayında ilk sayısını Ankara’da çıkarmış dergi isimli bir fanzin. Geçtiğimiz günlerde çıkan ikinci sayısı ile ilk sayısına göre — bana kalırsa— biraz daha özgün ve deneysel işlerle çıktı okurunun karşısına. Fanzini elbette tamamen dergicilikten koparmak mümkün değilse de, bir fanzin neden dergi değildir diye yine sorumuzu sorarak başlamalıyız, bu dergi isimli fanzini ele alırken. Dergicilik ve fanzinciliğin süreli yayın olması elbette, bu iki yayıncılığı aynı noktada tutsa da — hatta zaman zaman fanzini uzun uzun anlatmak yerine dergi deyip geçtiğimiz zamanlarda bile— bu ayrımı fanzinle ilgilenen herkesin kendince bir yorum getirerek yaptığını söylemek mümkün. Fakat yine de fanzini dergiden keskin çizgiyle ayıran en önemli olgunun, ticari kaygı gütmeden, endüstriyel düşünmeden, kendini var etmesi olduğunu söyleyemez miyiz? Ya da bugün ilk sayılarını müthiş meraklarla bekleyip bir süre sonra tiraj yapan dergilerin en büyük derdi sistemi ve tekelleşmeyi eleştirirken sonrasında bu sistemin kölesi olması, en azından samimiyetlerini kaybetmeleri değil midir sorun?
—Kısacık bir girizgah için kalkıp nereye geldik, daha da uzatmadan en iyisi mi fanzini ele alalım .—
Adsız bu sayısında konu olarak “Yargı” üzerinde dursa da, özel olarak yargı ve yargılanan yaşamları, bireysel deneyimleri işleyerek bu yaşamların seslerini yükseltmek gibi bir dert edinmiş. Bu açıdan daha fanzini elimize alır almaz kapağında, Farsça kökenli bir kelime olan “suizan”ın anlamını ve ilk sayfada “yargı”nın sözlük anlamını işleyerek; fanzinin nerede duracağını belli etmişler.
İlk sayfada; Elif ÖZTÜRK’ün isimsiz bir şiiri var. Aslında bu sayıda genel olarak çok kullanılmayan bir geleneği yerine getirmişler ve tüm sayı da tek bir başlık yok! Bildiri hariç. Bildirinin ise ortaya koyduğu düşünce topluma karşı sert bir eleştiri! Şiirde genel olarak düzyazı havası hakimse de yargının melekonlik halinin izini sürüyoruz. Ardından gelen yazıda: ESRA TUZLUKAYA’nın uzun bir denemesi bizleri karşılıyor. Yer yer kelimelerin şiddetini yükselten cesur ve özgün bir anlatıma sahip bir yazı.
Ardından TARDİSLİ LORD mahlaslı deneme bizlere bol bol kendi yaşamından örnekler sunmuş ve kendi deneyimlerini aktarmış. Samimi bir üslup ve araya serpiştirdiği öğütsel yaklaşımlarıyla kendini okutsa da, kendi kişisel deneyimlerini doğrudan aktarması ve her sorunun ardından gelen bir öğüt; sorunun kökenine dair daha geniş izlenimlerine yer verseydi acaba nasıl olurdu diye düşündürdü. Kitabın arka kapak yazısında da yer alan: “Toplum kuralları diye bahsini geçirip üstüne kendi çıkarlarınızı eklediğiniz cehaletin paradoksu…” cümlesi yazının en çarpıcı ve özetleyici yeri olduğunu da belirtmem gerek.(Mahlas konusunda da neden böyle bir mahlas seçtiğini de düşünmedim desem kendimi kandırmış olurum.)
Ardından yer alan Elif ÖZTÜRK’ün uzun yazısında yargı kelimesinin üzerine deneyimlerden yola çıkarak derinlikle inmeye çalışılmış. Toplumun geleneksel kişiliğinin; kişilikler üzerindeki deneyimlerini bolca bulduğumuz yazı: Gerek önce kendine sorduğu ve sonrasında bize yönelttiği sorularla bizi sadece düşünmeye değil, —belki çözüm aramaya da değil ama— daha fazla soru sormamızı sağlamaya yönelten bir yazı olmuş. Son sayfada ALONEWOLF’un pastoral bir tat aldığımız şiiri özellikle Türkiye başta olmak üzere dünyada ki hayvan sorununa sıcacık bir bakış kazandırıyor. Ve sayı TARDİSLİ LORD’un bir film önerisi ile son buluyor.
Fanzin genel olarak bireysel yaşanan, toplumsal olgulara yer yer yükselmiş karşı çıkışlarla yer yer melankolik havayı koklatmış olsa da; bunları kendince bir dengede tutulmaya çalışılmış. Adsız Dergi/Fanzin bu sayısında ilk sayısına nazaran kendini çok daha okutmasını bilen ve yine ilk sayısına nazaran serbest bir çalışma yapmak yerine bir konu üzerine bireysel bir iç döküm yapmış ve okurlarına sunmuş.
Her şeye rağmen 14 sayfayı bir çırpıda okunabilir kılmışlar. Bazı ufak yazım hataları göze çarpsa da sade tasarımı ile birçok şey sorabileceğimiz bir sayı olmuş. Son zamanlarda Adsız’ın da yaşadığı ve aslında birçok fanzinin de derdi olan baskı problemleri bu sayıda da yine kendine yer bulmuş. Baskı kalitesinin biraz sorunlu olduğunu söylemek gerek. AYGÜL AŞIR’ın çizimleri içerikle uyum içerisinde devam ve dikkat edilmesine karşın özellikle bazı yazı-arkaplan çalışmaları okumayı zorlaştırmış. Ad’sız bu ay birçok fanzininde yaşadığı gibi kargo sorunuyla da karşılaştı. Maalesef kargo gönderim ücretlerinin artması tüm fanzinlerin bir sorunu haline gelmeden çözüm yolları aramalıyız! İlerleyen sayılarda neler olacağını merakla bekleyebileceğimiz bir fanzin. Umarım ortaya koymaya çalıştığı bir ad’a sığmayan ad’sız tatsız tuzsuz geçen hayatımıza özgün düşünce ve üretimlerle devam eder.
Yazıyı tamamlamadan fanzin ve fankitleri sadece alternatif bir süreli yayın alanı olarak okumak veya üretmek olarak görmemeli, aynı zamanda ürettiğimiz/üreteceğimiz özgün eserlerle kültürün tekelleşmesine karşı bir çıkış olduğumuzun bilincinde olmalı ve içerisinde çeşitli samimi üslubu ile fanzinciliği her üretimde yeniden tanımlamalıyız.
Fanzin yürümüyor, koşuyor!
Talip CÜZDAN

FANZİN: AD’sız Fanzin Sayı 2 (PDF İNDİR)