Yunan şairi Simonides “Resim sessiz bir şiir, şiir konuşan bir resimdir” der açıkçası bu fankitte her ikisini de görmekteyiz. Fankit, R. Şura Bulut’un konuşan resimleriyle ve Furkan Arslan Doulay’ın sessiz şiirleriyle süslenmiştir. Fankit adını, İspanyolca kökenli, Türkçesi “yaşa” manasına gelen bir yüreklendirme ifadesi olarak kullanılan, aynı zamanda fankitte yer alan aynı isimli bir şiirden almıştır, OLE! İlk olarak basitçe göz gezdirsek bile başlıklar okurun merakını cezbediyor ve şiirin içine alıyor. Şiirlerde yer yer dimağımızda oluşan o nahoş tat, fankitin içinde sürekli devinim halinde olup, okuyucuda farklı duygulara, coşku ve heyecana tekabül ediyor. On iki adet şiir, okuyucunun zihninde kimi zaman dağılırken kimi zaman o zihni dağıtıp dağıtıp yeniden inşa ediyor. Cemal Süreya’nın “İmge ne acaba? İmge bir şeyin daha iyisi, daha kötüsü, daha gerçeği, daha gerçek dışı durumu, daha temizi, daha kirlisi, daha hafifi, daha ağırı, daha … nasıl söyleyeyim, daha kendisi” diye tanımladığı daha kendisi olan imgeli söylemi Şura Bulut’un şiirlerinde oldukça fazla görmekteyiz. Ne eksik ne fazla, bazen ağır bazen bir kuş tüyü, bazen okşayan bazen sert bir tokat yemenin vermiş olduğu acıyı bırakan, ürpertici, koşturan rahvan atlar gibi şiirler görmekteyiz. Edebi sanatların ellerine özgürlüğü veren, basitlikten ayrılan ama yer yer yumuşak inişler yapmak için bunu kullanan, çoğu zaman ustan uzaklaştıran, duygulara, çağrışımlara sırtını dayamış ve kapılarını imgeye sonuna kadar açmış şiirler. Tüm bu söylemlerimden de anlaşılacağı gibi İkinci Yeni şiir anlayışının etkisi görülmektedir. İkinci Yeni, II. Dünya Savaşı sonrasında toplumculuğun önünü kesmek için yapılan çalışmaların ve ardından gelen soğuk savaş döneminin Türkiye’ye yansımalarının kucağında doğar. Hâlâ günümüzde de canlılığını koruyan bu şiir türü, insana uzak olmasından dolayı eleştirilen lakin Asım Bezirci’ye hak vermekle birlikte eğer öyle olsaydı çoktan ölmüş olacağını dile getirmeliyiz. Tüm bunları göz önünde tutarak fankitin içinde yer alan şiirleri, Asım Bezirci’nin İkinci Yeni Olayı kitabında saptamış olduğu maddelerden yola çıkarak saptayabildiklerimin birkaçı ekseninde incelemeye çalışacağım.
Gelenekten kopma; Bu madde bağlamında şair söz dizimini zorlayarak bazen ölçülü, bazen ölçünün ucunu kaçırarak, genel itibariyle folklorden uzak bir üslup benimsemiştir. Örneğin;
“imgesel bakışlar toplanıyor gözbebeklerimde
bir acının sabaha dayanması gibi
ve kemiklerim kırılıyor ufaktan
yorgun bir savaşçının eteğinde” (kaçış rampası) dizelerinde görüldüğü gibi.
Biçimciliğe kayma: Açıkçası bu madde bağlamında şiirlerde örnek verebileceğim pek bir şey yok gibi. Şura Bulut, biçim ve içeriği aynı potada eritmeyi başardığını söyleyebiliriz. Yani onun için hem anlam hem de şiirde ahengi sağlayacak unsurların birlikte gittiğini görmekteyiz.
Karıştırım: Bu maddenin yansımalarını; “yaramda şarbon
ilaçlarım sabah/öğle acı bir şurup
eskici, daha demin tükürdüğün kostümleri giy yeni baştan
daha demin öptüğün dudakları dişlerinden sakın” (modern bir zamanlama: areti’yi bilir misiniz?) dizelerinde görüyorum. Şura Bulut bu dizelerde karşıt duyumlar arasında bir ilişki kurmaya çalışmış, konu bütünlüğünü biraz da değişik imgeler yardımı ile sağlamaya çalışmıştır. Öğle acı bir şurup ifadesi ile başka algılar tanımlanmış yahut işaret edilmiştir.
Özgür çağrışım: Bu maddeyi Şura Bulut’un genel itibariyle şiirlerine yaydığını söyleyebiliriz. Kullanılan imgeler okuyucunun zihninde bir yanda karşıtlık diğer yanda benzerlik oluşturmuştur. Bu tür şiirlerde her kelimenin bir anlamı vardır.
Soyutlama: Şura Bulut’un şiirlerinde belki de en çok gördüğüm madde bu. Bir kavramın bilgi içeriğini azaltarak, bir amaca yönelik yapılan diğer bir deyişle maddeden ayırma, soyma işlemidir. Yaratılanı değil, yaratışı taklit etmedir, bu açıdan bakarsak ‘yok’tan ‘var’ etme değil ‘var’ dan ‘var’ etme olduğunu söyleyebiliriz. Şiirden örnek vereyim ki daha iyi anlaşılsın.
“yol üstü birkaç devinim
devşirme bir amerikalı nehrin kıyısında bıçak bileyliyor
kovboylar! asmayın suratınızı
vahşi batı belleğimden güç geçiyor.” (ole) yahut “yok treni” başlıklı şiirindeki şu satırlar; “içimde yürüyen bir yolcu treni
toplu taşımalar akıyor beynimden beynine
varlığım en aşina sokakta her gün ağlıyor
göğsüm kalbimden habersiz” dizelerinde olduğu gibi.
İmgeleme: Felsefeden psikanalize; mimariden resme kadar birçok alanda gördüğümüz, dış dünyadan gelen algıların zihinde yeniden yaratılmasına verilen addır. Şura Bulut bu yeniden yaratma işini titizlikle yapmış ve okuyucuya yeni görme biçimleri kazandırmaya çalışmıştır. Şura Bulut, özel algılayışla kendi entelektüel birikimini kullanarak aktarmış olduklarını, biz dilimizin yeni bir varlığı haline getirmiş olduk, böylece; ifade ettikleri ile bizleri ifade etmeye, yansıtmaya başladı. Dağılan parçaları özenle toplamış, bu işi yaparken teşbihlerden, cinaslardan, atıflardan, tekrarlarından, sembolik şahsiyetlerden, mekânlardan ve nesnelerden hareket edilerek oluşturmuştur. Fankitin içine homojen bir şekilde dağıldığını söylersem yanlış bir şey demiş olmam sanırım. Bu madde doğrultusunda zihnimde yer edinen bazı dizeler şu şekildedir: “dinsel bir bütünlük sizi devşirmekten daha önemlidir deniyorsa/mültecilik bedenimde sarsılıyor/annem beni öpüyor her seferinde/ yığınla rüzgâr bileniyor muadilim kendimden” (belleğimde anarşi) veya “istisnasız her günaydın” şiirindeki şu dizeler “yine yalvarırım bakma ideoloji bastıran bileklerime/ doğurgan bir kısrak yalnız atar çığılığını/ madam devrilir daha bitmeden akşam yemeğin/ avaz avaz kavaz kır dönmesi gözümde”
Us dışına çıkma: Bu maddenin yansımalarını Ole şiirinde görmekteyiz. “herkes biraz yoldur kendimce/etnik kökenlerimiz savaştayken/ yıldırım hızıyla deşiyor yüreğimi hava durumu/ bugün füze var önümde/ tabağıma koyduğum pim parçası mideme oturdu” dizelerinde Şura Bulut aklın ve mantığın sınırlarını zorlayarak okuyucunun durup düşünmesini istediğini seziyorum. Bu dizeler aslında içinde sürrealist bir tavır da takınmaktadır.
Diğer açılardan da metaforların bolca kullanıldığı, alegori ve sembollerin olduğu, temanın aynı nehirde iki kez yıkanmaz sözünü dikkate alıp değişiklik gösterdiğini görmekteyiz. Şura Bulut’un zengin bir içeriğe sahip bu fankiti eminim ki okuyucuda bir çığ gibi büyüyecek ve altında bırakacaktır zihni. Okuyucu kendi algılama şekliyle zihninde tekrar yaratacak ve Şura Bulut duymasa da ona dönüt verecektir. Okurken keyif aldığım, bazı yerlerde durduğum, üzerine düşündüğüm şiirlerin olduğu bu fankiti kesinlikle siz de okumalısınız. Kendisini takdir eder ve meraklı gözlerin önüne daha fazla şiir fırlatmasını rica ederim.