Size bir fanzinden bahsetmek istiyorum. Bu fanzin bende bir film fragmanı edası uyandırdı. Bilmiyorum neden… Sanırım kapak bu etkiyi güçlendiren sebep benim içimde. Başlıktan anlayacağınız üzere bahsi geçen iş: PALTOSUZCA FANZİN 11. SAYI…
Paltosuzca’nın bu sayısı kısa da olsa okuyucuyu kısa bir katalog ile karşılamıyor, korkmayın o yüzden. Gayet içeriği iyi bir dosya oluşturmuş ekip. Konuyu fazla uzatmadan fanzine geçelim…
Bu sayıya emek verenler: Mehmet Can Kahraman – Melek Aksoy – Aliye Bedriye Mutaf – Ayşe Dağlı – Cüneyt Çakmak – Muhammet Akgöl – Oray Dolunay – Nurduran Duman – Arkadaş Zekai Özger – Silva y Velázquez – Yüksel Göktuğ Dağlıöz yazıları ve çizimleri ile katkı sunan isimler.
Fanzinin ilk yazısı Mehmet Can Kahraman’a ait. “Kötülük Çiçekleri” isimli bu metin bize yani toplumumuzun eril failliğinin dünyaları nasıl kötücül hale getirdiğini anlatıyor. Bu metine karşı affınıza sığınarak estetik bir değer algısı ile yaklaşmayacağım. Çünkü yazarın metinde bahsettikleri bir okuyucu tercihi değil, bir utancın (utancımızın) kusması. Kadın cinayetleri, tecavüzler daha bin bir türlü şeyler… Utanç duymamız gereken bir yazı. Zamanında yazarına attığı gibi okuruna da sertçe tokat atan bir yazı. Okumanızı öneririm.
Sert açılıştan sonra karşımıza çıkan yazı Aliye Bedriye Mutaf’a ait. “Bir Pencere Önü Çiçeğinin Notları” isimli anlatı metni. Tadı damakta bırakan bir iz bu fanzinde. Akışına bıraktığınızda biraz zorlanıyor olsanız da okuyucuyu çevreleyen büyülü bir metin. Metin bittiğinde ”neden daha uzun değil?” diye sordum kendime.
Kısa ve yoğun bir metni geride bırakırken karşılaşacağınız Ayşe Dağlı imzası taşıyan “Vazolarda Hayatlar” başlığı bir şiir sizi selamlıyor. Şiir geleneksel motiflerle süslenmiş olup okuyucuya sanki bir musiki havası bırakıyor. Yormayan ve öz’den beslenilen bir şiir…
Sırada fanzinin üçte birini kaplayan ve anlayacağınız üzere fanzinin en uzun yazısı var karşımızda. Muhammet Akgöl’ün “Biz Buna Nasıl Güvendik?” isimli öyküsü. Öykünün uzunluğu sizi korkutmasın. Gayet akıcı ve okuyucuyu yormayan türden bir öykü bu. Yapılan gereksiz bir hatanın art arda nasıl artçılar oluşturduğu mesajını veriyor bize. Pek yabancısı olmadığımız bir olay. İlla bir yerde karşınıza böyle bir hikâye çıkmıştır. En azından haberlerde, dizilerde rastladığınız bir dilemma.
Sona doğru yaklaşırken Oray Dolunay’ın “Çat Kapı” isimli kısa şiiri bize bir mola edası ile yaklaşıyor. Şiirin ayrılık hissiyatı klasik olana vurgu niteliğinde. Sarsılmaz olan klasik anlayış ile işlenmiş tema şiirin matematiğini oluşturuyor.
Geldik bir başka şiire. Yazılarını severek takip ettiğim Nurduran Duman’ın “Güvercin Kuğurtusu” başlıklı şiiri son sapakta bizi karşılayan metin. Şiirin yenilikçi yanı sizi derinlemesine etkiliyor. Harika bir matematiği olan bu şiiri okumanızı tavsiye ederim.
Fanzinin son sayfasında hepimizin sevdiğini düşündüğüm Arkadaş Zekai Özger’e ayrılmış. Bir saygı niyeti ile konulan bu şiir “Yeryüzü Ağacı”. “Bizim şairler köşesi” olarak adlandırdıkları bu bölümde Arkadaş’ımıza yer vermeleri çok güzel olmuş.
Kapak tasarımını Yüksel Göktuğ Dağlıöz’ün yaptığı Cüneyt Çakmak, Melek Aksoy’un çizimleri ile desteklediği ve hayran olduğum manyak adam Velázquez’in “Kahvaltı” eserine de yer veren Paltosuzca’nın bu sayısı okunmaya değer bir emek ile okuyucuyu selamlıyor.