“Gündelik hayatımızda birçok öykü gizlenmiştir. Bu öyküleri, iyi gözlemciler fark eder ve yetenekli kalemleriyle sanat eserlerine dönüştürürler.”
Bu tezi ortaya koymak için alim olmaya gerek yok. Ancak, Kalemderhane’yi okuduktan sonra bir yorum yapmanız istenirse, göreceksiniz ki, dudaklarınızdan dökülecek olan ilk cümle ya yukarıda verilen tezin aynısı ya da bir türevi olacaktır.
Bilimkurgu, kültür, ontoloji, felsefe, aşk ve buna benzer birçok konuyu; kendi tarzı, başarılı kadrosu (adamlar/kadınlar bildiğin araştırmacı. Teknik terimlerle bombalandırıyor zihinlerimizi. Ne kadar faydalı olduğunu da ancak okuyanlar bilir!) ve özgüveniyle sunabilen bu fanzinin bir okuru olmaktan dolayı çok memnunum. Zaten, okumaya başlayınca “dur, şu öykü bitsin de bırakayım” diye bir kavram kalmıyor. Başlıyor ve bitiriyorsunuz (üslubu ve konuları sebebiyle, tam tadında bir akıcılığa sahip).