Litost Fanzin damgasıyla basılmış bir fanzinin ilk sayısı var elimde. İsmi REVOLVER ve kapakta bana bir silah doğrultulmuş. İsminin Ataol Behramoğlu’nun ünlü şiiri “Bu Aşk Burada Biter”den gelmiş olma ihtimali var diye düşünüyorum. Kafamda Jehan Barbur ve Tuna Kiremitçi’nin bestesi çalarken devam ediyorum yazmaya. Yine kapağın alt kısmında küçük İskender’in “Rimbaud’ya Akıl Notları” kitabından bir alıntı mevcut, ismin bu alıntıyla bir bağı olması daha muhtemel:
“Meçhule giden bir gemi” gibi değil, belli bir hedefe sıkılmış kurşun gibi ilerlemek. Senden beklenen budur Rimbaud!
Fanzin kısa bu arada, yüksek ve kalın bir sese sahip ama 8 sayfadan oluşuyor. Seber Pakel’in “Arşimet’im Yiğidim Söyle Hele Kalkmıyor Mu?” şiiri var ilk sayfada. İlginç bir şiir. Savrularak ilerleyen bir şiir, tekdüze değil, aynı ritimde seyretmiyor. İmgeler ve metaforlar kapalı denebilir ama açık sözlü ve tok sesli aynı zamanda. Hatta bağırıyor kimi yerinde. Bir sonraki sayfada Umut Yalım’ın şiiri “Ben bir şiir değilim no 82” yer alıyor. Şöyle başlıyor şiir:
Eveeetttttt
Yine bir Umut Yalım şiiri ile birlikteyiz yine bu akşam
Her yerde görünme meraklısı Umut Yalım
Revolver’in ilk sayısı için yazıyor bu şiiri: şiir
in konusu belli değil. Doğaçlama diye yutturmaya çalışıyor:
Umut Yalım’ın şiirlerini sıkı bir şekilde takipteyim. Her yerde görünmesi de şahsen hoşuma gidiyor. Ben de Sasha Grey’i takip edenlerdenim. Swallow or not swallow’u kesinlikle okuyun. Bu arada Yere tükürmek ayıptır’a biraz güldüm. Keyifli bir şiir. İşaret ettiği noktayı açımlamasını merakla bekliyorum. Hemen ardından Vedat Duyğun’un şiiri “Revolvır” geliyor. Akışkan bir şiir. Bazı yerlerdeki harf tekrarı ritmi güzelleştirmiş, dizeyi birkaç yerde kırması da öyle. Tonu koyu ve nefret sahibi diyebileceğim bir şiir. İmge yoğun ve imgelerin apaçık bir derdi var. Bir de “akik mermer” sanırım mermercilikte bir kalıp olarak da kullanıyor ama “akik mermerde” öbeği bana Mehmet Özer’in bağırarak okuduğu Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “Bıçak Kemikte” şiirini anımsattı. Şiirin tonlarının benziyor olmasıyla da ilgisi olabilir bunun. Ardından Lady Lazarus’un “Göçkün” adındaki şiirini okuyorum. Bu şiir de yine uyarıcı bir şiir. Lady Lazarus’un şiirleri genel olarak aynı hizada çeşitli mecralarda gördüğüm kadarıyla. Bir sonraki sayfada Sena Türkmen’in şiiri “Aduket” yer almış. Sevimli bir şiirdi ama Revolver’da bütün şiirler bir noktada sert ve bağırıyor, beklediğimiz gibi. Aduket şiirinden birkaç alıntı yapayım:
bir çocuk kurşununa az uzak mesafede
gözüme ilişti ve ellerimi didikledi
yaşından fazla saat ayakta çalışan oğlanlar
ve ortacı kızlar
…
bastonu var diye saygı bekleyenler
bostanda yer kapmak için saygıyla eğilenler
bir seçenek daha; babasının şarap çanağına
kaygısız işeyenler
sentetik yargılarını bir köşeye itikleyip
kafa çekenler
…
iç geçirenlere
piç geçinenlere
bir aduket nakşedenler
Doğukan Vural’ın içindekini doğrudan dışavurduğu bir şiir var son olarak. Dili düz. İsmi güzel: “sikilmiş kafalar parkı”. İlk iki dizesi ve son iki dizesini alıntılamak istiyorum:
toz bulutunda kayboldum
bu şiire iki kurşun koydum
…
bu şiire iki kurşun koydum
birisini sana sıkacam
Fikrimce “tutacam, alacam, içecem” kelimeleri eğreti durmuş. Ben öyle telaffuz etmiyorum, ondan olabilir. “İçicem, alıcam, tutucam” şeklinde olsa eğreti gelmezdi ama bu göreceli muhtemelen, nasıl telaffuz ettiğimle ilgili. Bunun dışında tüm şiirlerin söyleyiş tarzında bir ahenk var kolayca sezilen, bu uyum çok hoştu. Sayfa sayısı arttırılabilir, sanırım şiir seçimlerindeki net tavırlarından taviz vermek istememişler, buna bağlıyorum sayfanın az olmasını. Revolver #1’in kritiği burada bitti. Emeğine sağlık bu fanzini üretenlerin ve fanzine dâhil olanların. Yeni sayıyı bekliyorum. Dostlukla…