Seda Suna UÇAKAN’ın kaleminden çıkan “Yarım Kal” şiiri, fankit olarak yayınlandı ve ilgilileri için hazır olarak beklemekte. Bu fankiti incelerken, fankitin doğasını tamamlayan eserlere de değinmenin şart olduğu açıktır. Hayri GÜNTEK’in tasarımı ile başlayıp sonrasında şiire geçmek daha sağlam adımlar verecektir bizlere…
Bu incelemeyi tamamlamak için on bin yıl önce gerçekleştirilmeye başlanmış; tanrısallığı, kainatı, hissetmeyi ya da soyut olarak var olan bir şeyi simgelemeyi (somutlandırmayı) hedefleyen mandala sanatına bakmamız gerekir. İç içe geçen sembollerin belirli bir simetri ile yayılması sonucunda, görsel olarak bizlere bir düzeni göstermesi olan bu sanat dalında, şimdi de, şekillerin dizilimi kadar, dizelerin dizilimi de gerçekleştirilmiş. Zaten görsel dinginlik arasından çıkacak fikirler de ancak bu mantıkla yerleşebilirdi kâğıtlara…
Peki, bu tasarımı mandala sanatına benzetmemiz tesadüf mü? Hayır. Hiç değil. Hint kültürüne bağlı bir hava olmasından dolayı değil, temasal olarak uyum sağlayan tasarım/şiir çalışması olduğu için bu konuya değindim. Bu açıklamaya, özellikle 6. ve 7. sayfalarda betimlenen şekillerin, Rorschach testine benzerliğini de katabiliriz. Okuyucu, şiirin anlatısını yakalamak için mistik bir havaya sokulmuş, kişilik ve duygusal durumlarını uyaranlarla da pekiştirilmiş bir ortamda şiirini okuyor. İmgelem ve simgelem sevdalılarının beğenisini kazanacak bir tasarım olmuş.
Bu mistik havayı, elimizden geldiğince, tasvir ettikten sonra kendimizi dizelere teslim ediyoruz. Şiirin ilk iki bölümünde, hızlıca bulunduğumuz konum tanımlanıyor. İnatçı zaman içerisinde yaşananlar/yaşanabilecekler ise tüm inançsal yönleriyle üçüncü bölümde bizleri karşılıyor (bkz. Osiris dini). Dördüncü ve beşinci bölümler, “Hazırlık geliyor.” şeklinde yorumlanabilir. Çünkü bu bölümden sonra durmuyor, anlamlandırıyor, betimliyor, olanı anlatıp gördüğünü dillendiriyor… Ta ki şiirin sonuna kadar.
Bunca anlatı yaptım ancak aklınızda bir şeyler oluşmadı mı? Kısacık bir alıntıyla gözlerinizi açalım: “Ayaklarından başlıyor insan; çocukluğunu giyinmeye…”
Kaleminize ve emeğinize sağlık. Böylesi çalışmaları raflarda daha sık görmek isteriz.
Fanzin yürüyor!