Bugünlerde elime çok ilginç tatta bir fankit geçti. Serkan Üstündağ’ın yazdığı, çizimlerini ise Yağmur Koçak’ın yaptığı Doğa’nın Çiçekli Tacı isimli fankit.
İnsanların, cinlerin, perilerin, tanrıların bir arada yaşadığı bir dünyadaki bereketli toprakların acımasız hikâyesi. Bu varlıkların toprak ile uğraşarak yaşaması ve “Namuslu” köy vurguları dikkatlerden kaçmamalı diye düşünüyorum.
Köydeki ırkların karıştığı, saflığın bozulduğu bir dönemde dünyaya gelen Doğa, ‘namuslu’ bir halk içinde başında tacı ile kabul göremiyor haliyle.
Hikâyenin tamamında ataerkil bir namus vurgusu devam ediyor. Bu ataerkil karakterler kadınların ve Doğa’nın canını yakmaktan geri durmuyor. İçerisinde şiddet, aşağılanma ve ekonomik eşitsizlik gibi bir sürü sıcak konuyu anlatan Serkan Üstündağ kelimeler ile ilgili de düşündürmeyi unutmuyor.
Özellikle bir kelimenin anlamını değiştirmenin tüm sosyal anlam ve yaşayışa müdahale etmek demek olduğunu gayet güzel anlatmış bize. Aman ha! Hiçbir meslek düşmesin kadın tekeline. Akıllı adamsın Muhtar Ağa!
Hikâyede cinler birer vicdan aklama görevi görüyor sanki. En günahlı olan topun altına gitsin! Bu sayede günah kavramı ile de tanışıyoruz. Doğa’nın masumiyetinin sembolü olan tacın ilk çiçeklerinin kaybı ile hikâyenin içine daha da dalıyoruz.
Ayrıca Hayat Ağacını görmek beni çok mutlu etti. Hayat Ağacı doğadaki bütünlük, döngü ve eşitliğin temsillerinden biridir. Bu hikâyede yer alması da çok yerinde bir tercih olmuş.
Hikâyenin sonlarına gelirken karşılaştığım dış güçler benzetmesi de ufak bir gülümseme yarattı bünyede. En masum olana kıyılması günümüz politikalarında çok da yabancı olduğumuz bir durum değil. Ben Doğa’nın yaktığı ışığın alevinin tüm köyü aydınlatması ve hatta yakması dileğiyle okudum bu masalı.
Serkan’ın ‘masal ile anlatılması gerekenleri gerçek anlatış’ üslubunu çok keyifli bulduğumu söylemeliyim. Kendisini ayrıca tebrik ediyorum.
Doğa’nın Çiçekli Tacı günümüzde bildiğimiz, duyduğumuz, yaşadığımız birçok şeyin hikâyesini bize sunuyor. Kadın, namus ve doğanın oluşturduğu bu üçgende bizi gezindirdiği için Serkan’a ve bu gezintiyi harika çizimler ile taçlandırdığı için Yağmur’a teşekkür ederim.
Ataerkil doğada yoktur. Bu yüzden ataerkil zihinler doğayı yok etmeye meyillidir. Fakat ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar Doğa’nın Çiçekli Tacından dökülen tohumlar mutlaka yeni hayatlara can verecektir.
Fanzin yürüyor dostlar! Eşlik ediniz.