Yazan: Mustafa Bakır
Her zaman bir şiirin, beş yüz sayfalık bir kitabın kadar anlam yoğunluğunun olduğunu düşünmüşümdür. ‘Aden’den Sürülüş’ bu anlam yoğunluğunu bize her sayfasında vermekte. Fankitin her sayfasında karşılaştığınız mısralar bir anlam yoğunluğunun yanında aynı zaman da anlam kafiyesini de gözler önüne seriyor. Yaramaz bir çocuğun ağzında çıkan anlamsız uğultular gibi karşılaştığınız her mısra aynı zamanda masum bir düşüncenin sert sesleri… Her nereye bakarsanız imgeler size selam veriyor.
“Titreyen sol elim ve boynumdaki haç kolyesi şahittir.
Namluyu hep kendi yüzüme çevirdim.”
Bu mısralardan yola çıkarak, içe dönük bir dünyanın gün yüzüne çıktığını görmekte mümkün. Yazar parçalanan bir dünyayı geri toplarcasına bütün parçaları ile bir fankitin içinde toplamış hissi uyandırıyor. Size sorular sordurup aynı sorulardan farklı sorular çıkan bir anlam seli içinde bir kayıktasınız zannediyorsunuz. Ara ara anlam bütünlüğü kayboluyor gibi olsa da yeteri kadar imgenin içinde yüzen şiir doygunluğa ulaştırıyor sizi.
İkinci Yeni’nin kapalı anlatımının yanında, yine İkinci Yeni’nin toplumsallığından, yazarın kendi zamanına modernize edilmiş şiirleri “Aden’den Sürülüş”te bulmak mümkün. Fankitin bazı sayfalarında az sayıda mısralar ile karşılaşmakta, ayrı bir güzellik katıyor. Anlamın ön plana çıktığı az sözün, öz olduğunu hatırlatan bir tavır ile şekilsel bir mesaj veriyor gibi düşündürüyor insanı.
‘Aden’den Sürülüş’ lanetli bir zamandan, başka bir boyuta duygularımızı taşıyan zaman makinesi gibi, bizi başka bir uygarlığın içine atıyor.
Düşünsel bir sürgünün imgesel anlatımı sizi bekliyor…