Yazan: Mustafa Bakır
Yabancılaşma kavramını ilk kez felsefe alanında Hegel kullanmıştır. İdealist bir bakış açısıyla yabancılaşmayı tanımlayan Hegel, yabancılaşmayı; olumlu yönde, ‘dışsallaşma’ süreci olarak anlatır. ‘Mutlak Ruh’ (Tanrı) dışsallaşarak insanın iç dünyasında ortaya çıktığını anlatmaktadır. Hegel’in metafizik öğelere dayanan bu yabancılaşma tanımını, Marx materyalist bir bakış açısıyla, kavrama yeni bir boyut kazandırmıştır.
Karl Marx, yabancılaşmanın somut alandaki insanın sosyal, kültürel, ekonomik yaşamında olumsuz olarak gerçekleştiğini söyler. İnsanın varlığına, çevresine, emeğine, ürettiği ürüne yabancılaşmasından bahseder. Kapitalist toplumlarda, kişinin sosyal yaşantısı sırasında gerçekleşen bu yabancılaşma; kişinin köleleşmesini sağlamaktadır.
Tam bu noktada edebiyattaki yabancılaşmayı ele almak gerekir. Edebiyatla uğraşan kişinin (Yazar, okuyucu, şair vs.) tabi ki maddi bir takım ihtiyaçları olacaktır. Fakat, sanki bir fabrikadan çıkan, seri üretim mamülü olarak ortaya çıkmış/çıkarılmakta olan dergiler aslında amacından şaşmış mıdır? Ve bu edebi dergiler edebiyata yabancılaşmış olmuyor mu? Edebiyattaki yabancılaşmayı soracak olsalar alışveriş merkezlerinde satılan dergileri göstermek mümkün. Hepsi bir tasarımcının elinden çıkmış gibi değil mi? Bu materyaller aynı kağıt boyutlarına sahip, birbirine çok benzeyen tasarımlarıyla, amacından şaşmış, amacına ve edebiyatın doğasına yabancılaşmış, ekonomik beklentiler doğrultusunda ortaya çıkan ürünler değil midir? İşte tam bu durum Karl Marx’ın yabancılaşma teorisine denk düşmektedir.
Edebiyattaki bir başka yabancılaşma ise; olumsuz yönde gerçekleşen yukarıda belirtilen yabancılaşmaya, yabancılaşmadır. Aslında bu, Hegel’in yabancılaşması gibi olumlu yönde, bir edebi düzen yabancılaşmasıdır. İnsanların edebi doğalarının dışsallaşmasını sağlayan bir yabancılaşma… Peki bu yabancılaşmanın ürünü nedir? Fanzin!
Tek düze seri üretim ile ortaya çıkan EDEBİYAT (!) ürünleri, var olan edebi materyallere, üretim sürecine ve dağıtım etkinliklerine bir edebiyat kesmi üzerinde yabancılaşmayı tetiklemiştir. Bunun üzerine bu kesim, özgür ve özgün, ekonomik kaygıdan uzak, kendi yağında kavrulan ürünler, yani fanzinler ortaya çıkarmış ve çıkartmaktadır. Bu da olumlu yönde bir yabancılaşmayı bize göstermektedir. Bu yabancılaşma; yazarın, okuyucunun, şairin edebiyatın doğasını dışsallaştırarak, edebiyatı doğasına döndermeyi amaçlayan bir yabancılaşmadır. Kısacası; dergi satarak bir edebiyat holdingi kurmak isteyenlerin düzenine yabancılaşmaktır.
Yozlaşmamış bir edebiyat için, FANZİN!