Solamniya Fanzin ikinci sayısı ile kaldığı yerden devam ediyor. Yapılan iş her ne olursa olsun içerisinde öğrenmem ve araştırmam gereken bir fikir ya da düşünce var ise benim için anlamı çok daha fazla oluyor. Bu sebeple hayatımın neredeyse tamamında yabancı olduğum fantastik-bilimkurgu dünyasına yeni bir adım attığım bu zamanlarda elime geçmiş olan bu fanzini oldukça kıymetli buluyorum. Açılışını Ömer Fatih Zorlu’nun yaptığı Solamniya, Uğur Durmuş’un yazmış olduğu 1099 isimli öykü ile başlıyor. Öykü günümüzde de pek yabancı olmadığımız izolasyonu kurgusal bir biçimde ve ilginç bir durum ile soslamış. Sonrasında Cihangir Karaege’nin Nazik Ruben isimli öyküsüne geçiyoruz. Bu öykü bence travma sonrası stres bozukluğuna dair güzel bir fantastik kurgu olmuş. Çağla Çizo ise Kaybolan Tilkinin Çığlıklarında doğanın ruhlara dokunan güzel ve tılsımlı hikâyesini sunuyor bize. Ardından Sis isimli kısa bir öykü ile karşılaşıyoruz. Kısa olmasına rağmen oldukça şaşırtıcı ve etkileyici olduğunu düşünüyorum. Tolga Bayram’ın Eski Dostum öyküsüyle birlikte bir FRP dosyasına adım atıyoruz ve Düşyolu ekibi ile yapılmış güzel bir röportaj okuyoruz. Sonrasında Enes Malik Acun’un ilk sayıdaki öyküsü Simyacının Çırağı isimli öykünün devamı olan Demircinin Çırağı’na geçiş yapıyoruz. Simyacının Çırağı ile merak uyandıran yeni dönem hikâyesi ikinci bölümü ile merakı iyice perçinliyor. FRP Dosyası 2 ile oynamaya hazır bir hikâyeden sonra Mert Kızılay’ın Leke isimli öyküsünde bir suçlunun beynine giden kapıları aralıyoruz. Teknoloji ile her şeyi ölçebilir miyiz, mesela vicdanı? Ve fanzini başarılı bir devam hikâyesi olan Hükümcül ile bitiriyoruz. Güzel hikâyelere şahit olduğum, üzerine düşündüğüm ve var olmasından oldukça heyecan duyduğum bir iş olan Solamniya Fanzin’i ve ekibini tebrik ediyorum. Kaleminiz keskin olsun.