Zinin Dönüşümü ve Chime Zine

 

Değişim süreklidir. Her ne alanda olursa olsun bu göz ardı edilemez bir gerçeklik olarak kendini gösterir. Ortaya çıkan yeni durumlar bir etki oluşumuna sebep olurken, arkasından gelen tepki bir denge belirlenmesine neden olur. Ta ki yeni bir etki alana nüfuz edene kadar.

Kuşkusuz bu fanzin yayıncılığı için de farklı değil. Her ne kadar ülkemizde bazı küçük yayınevleri, küçük yayıncılar bu alana el kol uzatarak “zin” kavramını çeşitli şekillerde yorumlatmaya çabalasalar da, çok öykündükleri yurtdışı örnekler pek de bahsettikleri gibi değil. Yani profesyonel anlamda “telif karşılığı ben senin dosyanı basıyorum” şeklinden ziyade çevresindeki üretimleri basmasından, limitli bir sayıda çoğaltılıp dağılmasından ibaret bir durum söz konusu. Öz itibariyle faaliyet, küçük bir çerçevede, kendi devamlılığını sürdürmesi üzerine kurgulanarak, mevcut yapının korunması anlamına geliyor. Daha açık konuşmak gerekirse, geçimlerini sağladıkları iş bu değil. Bir satış, pazarlama mekanizması yerine kültür faaliyeti işlemekte. Satışa söz konusu olan durum ise kişinin zaman maliyeti karşılığı verilmiyor. Baskı giderleri ve faaliyete devam maliyetleri karşılığında talep ediliyor.

Zin ile fanzin türü arasındaki farklılık ise birbirleri arasında geçirgen bir noktada durmakta. Bir iddiada bulunup “fanzin şu şekildedir, zin de bu şekilde” deseniz sizi yalancı çıkartacak birçok işle karşılaşacağınızı söyleyebilirim. Yani bu alanda temel ayrımlar yapmak, sert çizgiler çizmek mümkün değil. Dışarıdan bakıldığında birbiri içine geçmiş bir görünüm var. Fakat genel eğilimler üzerinden bir iki küçük nokta söylenebilir. Fanzin olarak adlandırılan tür daha çok fanları olan bir konuda yapılan işler. Mesela bir futbol takımı taraftarları, bilimkurgu severler veya bir müzik türünün takipçileri olabilir. Kolektif olarak çıkartılır ve söz konusu alanın kapsamı içinde üretimler yapar. Zin ise bu alanlarla doğrudan bir bağlılığı olmayabilir. Bireysel edimlere dayanabilir hatta mevzu bahis sadece bir sanatsal ürün meydana getirmekte olabilir. Yurtdışındaki örneklere bakıldığında hatırı sayılır miktarda olanları 15×10 cm ölçülerinde olup farklı kâğıt kalitelerinde, çeşitli malzemelerle baskısı yapılmaktadır. Bu durum da ortalama bir fotokopi baskıdan daha yüksek maliyetlere mal edilmesine neden olabilmektedir. Bu da okura geniş bir fiyat yelpazesi olarak yansımaktadır. Fakat bu tarzda üretimler ülkemizde yer bulmamaktadır.

Bu açıdan bakıldığında bir kâr sağlama amacı güdülmeyerek, okurla dolayımsız bir ilişkiye girdiğinden dolayı zinlerle (fanzinlerle) duygusal bir bağ kurulmaktadır çünkü en az üreticileri de bu alana tutkuyla bağlanmış olan, kendisini en özgür şekilde ifade ettikleri bir alandır. İşte bu gibi değerler ve bağlılıklar şirketlerin müşterileriyle kurmakta zorlandığı, örülmesi için milyon dolarlar aktardıkları bir konudur. Günümüz dünyasında alınan bir ticari mal ile birlikte sadece ürünün fiziksel hali tüketiciye geçmez. Aynı zamanda bir statü, duruş da satın alınır ve giydiğimiz, kullandığımız mal ile birlikte bu bir temsil oluşturur. Reklamlar hep bu kurgu üzerine inşa edilir, potansiyel alıcıların bulunduğu kanallara girilerek bu algı yerleştirilmeye uğraşılır.

Gucci geçtiğimiz yıl zin çıkarmaya başladı. Evet, yanlış duymadınız. Ünlü giyim markasından bahsediyorum. 2013 yılında Gucci tarafından başlatılan Chime For Change hareketi cinsiyet eşitliği ve tüm cinsi, ırksal ayrımları ortadan kaldırmak, LGBTQ haklarını savunmak adına bir yapı kurdu ve yürütücülüğünü Salma Hayek Pinault ve Beyoncé Knowles-Carter üstlendi. Daha birçok şirketi kampanyasına dâhil eden Chime’in danışma kurulunda ise aktivistler ve kadın hakları savunucularının yanı sıra çeşitli şirketlerin CEO’larından tutun, Madonna, Julia Roberts gibi ünlü isimler de var. Projeyi destekleyenler arasında Facebook ve Bill & Melinda Gates Vakfı da var. Çalışmalarına çeşitli etkinlikler ve kampanyalarla devam eden Chime bu alanda farkındalık oluşturmak adına 89 ülkede çalışmalar yürüttü. Oluşumun iddiasına göre bağışlar aracılıyla bugüne kadar 17 milyon dolar topladı, 430 projeye destek verdi ve 570.000 kadının hayatına doğrudan etki etti.

Şimdi diyeceksiniz ki “zin ne alaka?”, devam ediyorum. Gucci markası 2018 yılında Adam Eli isimli editörle anlaşarak bir yayın çıkartma konusunda anlaşıyorlar. Yayını çıkartmalarında bir mesaj ve amaç var. Adam Eli şöyle anlatıyor. “Cinsiyet ifadesinin her biçiminin eşit muamele gördüğü, tam cinsiyet eşitliğine sahip bir dünya yaratma gücüne sahibiz, ancak bunu tek başımıza yapamayız. Bu vizyona ulaşmanın ilk adımı, dünyamızın en marjinalleşmiş seslerine küresel bir platform sağlamak, hikâyelerini anlatabilecekleri ve karşılaştıkları sorunlara çözümler sunabilecekleri bir yer meydana getirmektir.”

Kitleye duruşlarını yansıtırken en doğru ifade şeklini seçmek, seslenme aracını bulmak için arayışa geçmişler ve zin tarzı bir yayın türünü projeye daha uygun bulmuşlar. Adam Eli ve MP5 isimli dizayn firması uzun süre fanzin tarihini, daha önce çıkmış bilimkurgu, punk fanzinlerini incelemiş ve özellikle dönemin feminist fanzinlerden çok etkilenmiş. Gözlemlediği estetiği Chime Zine’a da aktararak, bu yolla benzer biçimlerde dizaynlar üretebilmiş.

İçerik olarak ise dünyada cinsiyet ayrımcılığı, kadın hakları üzerine yazılar ve bu konuya odaklanarak üretim yapan sanatçılara yer verilmekte. Ses getirici olan ama sesi duyulmamış işler okur ile buluşturulmakta. Mesela Chime Zine 1 sayısında kimler var bir bakalım. Bir aktivist olan ve bugün Black Lives Matter hareketi içinde önemli bir yere sahip Janaya Khan, cinsiyet ayrımcılığı üzerine alternatif yayıncılık faaliyetleri gerçekleştiren Sage Dolan Sandrino, transseksüel bir yazar, tv programcısı Jocab Tobia, Beyrutlu bir fotoğrafçı olan Mohamad Abdouni, John Biden’ın seçim kampanyasında baş danışmanlarından biri olan Symone Sanders ve göçmen hakları ve cinsiyetler arası ayrımcılık ve şiddet üzerine haberler yapan gazeteci Nidia Bautista’ya yer vermiş. Brezilya için yapılan özel sayıda ise bu konu bağlamında Brezilya’da faaliyet gösteren, üretim yapan aktivistlere, sanatçılar yer almış. Ekim 2019 yılında çıkan Chime Zine 1 geniş bir dağıtım aracılıyla 8 farklı dilde basılarak dünyanın dört bir yanındaki okuyucuya Gucci mağazaları ve belirli kitapevleri aracılıyla ücretsiz ulaşmış.

Black Live Matter eylemleri başladığında da boş durmayan Chime Zine ekibi, Amerika’da polis şiddetiyle veya ırkçı cinayetler sebebiyle öldürülen siyahi kadınlar hakkında özel bir sayı yapmış. #SAYHERNAME ismiyle Eylül 2020’de basılan bu zin, öldürülen kadınların hikâyelerinin anlatıldığı ve bu konu hakkında önde gelen aktivistlerin yer aldığı bir sayı olmuş.

Geçtiğimiz aylarda çıkan Chime Zine 2’de ise tahmin edildiği gibi gene benzer temalar üzerine üretim yapan kişiler var. Engelli bir sanatçı olan ve alanda aktivist çalışmalar yürüten Meksikalı Maryangel Gacia Ramos, İngiltere’de siyahi bir queer aktivist olan Tanya Compas, disiplinlerarası sanatsal işler ortaya koyan, aynı zamanda müzisyen olarak hayatına devam eden Rafia Santana son sayıda yer alanlardan bazıları. Ayrıca Japonya için basılan özel sayıda ülkenin feminist kültürüne dair bilgiler ve sanatçılarla ve aktivistlerle söyleşiler gerçekleştirilmiş. Göze hoş gelen bir görünüme sahipler.

Fakat olayın daha başında bir sorun var. Yayınlanan zin küçük bir yayıncıya ait değil, uluslararası bir moda markasına ait. Hem gizli sponsoru veya finansörü de değil. Künyede markanın kendisi var, hatta onun logosundan türetilme bir logoya sahip. Yani bu zin lüks bir moda markasının kanatları altında çıkmakta. Elbet zini çıkartan ekip olaya bu açıdan bakmıyor. Adam Eli zaten bu alanda faal olarak çalışma yürüten ve birçok queer aktivist eylemde yer almış biri. O Gucci gibi bir markanın gücünü, finansal desteğini arkasında görmekten memnun ve ürettikleri zinin bir araç olması isteğiyle hareket ediyor.  “Hayalimiz, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine dâhil olmak isteyenlere ilham vermek ve onları birbirine bağlamak için Chime Zine’yi bir araç olarak kullanmalarını sağlamak” diyor Eli.

 

Bana sorarsanız Adam Eli’ye ve beraberinde hareket eden aktivistlere diyeceğim bir şey yok. Değerli bir içerik üretilmekte ve devamlılığı olması kıymetli ama bu zin projesinin Gucci için bir marka çalışması olduğunun da görmezden gelinemeyeceğini düşünüyorum. Yani nasıl desem, böylesi haklı bir davanın yayını Gucci gibi lüks bir mağazadan alacağınız bir zin olmamalı. Kadın vücudunun metalaştırılmasından tutun da, kapitalist sistem içerisinde bu bahsedilen ayrımların derinleşmesinde bu ve bunun gibi firmaların parmağı yok mu? Ya da bizler artık Gucci giyince mi kendimizi daha liberal, cinsiyet ve ırksal farklılıklara daha duyarlı bireyler olarak addedeceğiz? Kendimizi kitle içinde bu imajla mı farklılaştıracağız? Amerika’da veya dünyanın herhangi bir ülkesinde ayağında 3.000 dolarlık ayakkabılar, 6.000 dolarlık ceketler giyenler mi Afro Amerikan kadınların sorunlarını veya trans cinayetlerini bitirecekler? Mağazalarda bedava verilen bir zin, işaret edilen bu bireylerin hangi sorunlarını çözecek? Sizler ne dersiniz, ne düşünüyorsunuz bilemiyorum ama ortada kabak gibi duran bir tarihsel haklılık üzerinden Gucci gibi bir moda devinin kendine reklam devşirmesini hoş karşılamıyorum. Hele ki varlık sebebi kâr maksimizasyonu olan bir organizasyonun böyle konuları ancak “alıcısını bulduğu yerlerde” dile getirebildiğini de görebiliyorum. Buna en büyük örnek, yeni yapılan ABD Başkanlık Seçimleri’nde Demokratlar’a ve onun adayı Biden’a verilen büyük destek.

Yukarıda görüldüğü gibi kapitalist bir sistemde piyasa oyuncuları, kendilerine yarar sağlayacak, imaj biçecek her türlü argümanı, olguyu, düşünceyi kullanmaktan kaçınmazlar. Kapitalizmin dönüştürücü kuvveti denen şey, kendisine bir getiri sağlayacak her kavramı itinayla sahiplenmesi ve başkalaştırmasıdır. Çıkarları doğrultusunda ağırlık verir veya geri çekilir. Geçmiş yıllarda buna örnek olarak Caz, Rock ve Punk müzik türlerindeki dönüşümler gösterilebilir. Şimdi ise queer farkındalığı keşfedilmiş ve zin bunun için işlevli bir araç olarak ele alınmıştır. Elbet yurtdışındaki başka başka markalarda durumdan vazife çıkartarak alana girebilir gözükmektedir. Tabii burada Gucci’nin elde edeceği doğal reklam ve kendinden söz ettirme durumu önemlidir. Umarım fanzinden ekmek yemeğe çalışan kimi özgür yayınevlerimiz de ellerini ovuşturmaya başlamamıştır. Bu yazıyı sabırla okuyanlara teşekkür ederim. Konu hakkında yorumlarınızı sosyal hesaplarımız aracılıyla bize iletebilirsiniz. Düşüncelerinizi merak ediyorum.

Chime Zine’ın çıkmış sayılarına ve daha fazlasına buradan ulaşabilirsiniz.