Fanzin Apartmanı sitesi kurulduğundan bu yana farklı ve güzel bulduğumuz işleri, elimizden geldiği ölçüde yayınlamaya çabalıyoruz. Ben ve diğer tüm arkadaşım gönüllülük esası üzerinden yoluna devam etmekte ve farklı açılardan bakan işleri de gerek yazılı, gerek basılı olarak önünüze getirme gayreti içindeyiz. Şahsen ben fanzinin tek bir alana sıkışarak, sürekli aynı şeyleri söyleyen, aynı retorikleri tekrar eden bir kültür olarak hayatına devam etmesinden yana değilim. Öncelikle fanzinin bir yayın türü olduğu kabul edip fanzin isminde işler üretirken, bu olgunun temelinde yatan bazı ön kabulleri taşıması gerektiğini düşünüyorum. Özgürlük ve özgünlük. Bahsettiklerim sübjektif kavramlar olarak görünmesine karşın yaslandıkları noktalar gayet basit. Hatta özgürlük kavramı öylesine baskın ki, kâr amacı gütmeme derecesine varacak kadar genel okur kitlesini kenara koyarak, istediğini yapma duruşunun sergilendiği ender mecralardan biri. Yayım piyasasını ve onun satış politikalarını, ürettiği yayın çerçevesinde daha baştan reddederek yola çıkmak herkesin süreklilik sağlayabileceği bir durum değil. Ama bu yazıdaki konum da bu değil.
Bu yazıda sizlere değişik bir konu üzerinden bir araya gelmiş, Rusya’da çıkan bir fanzinden bahsetmek istiyorum. Yazıya taşımamın sebebi ilgimi çekmiş olmasıdır. Aslen feminist bir topluluk üzerinden çıkan, cinsiyet eşitliği, feminizm, kadın hakları üzerine faaliyetlerde bulunan bir grubun sırtladığı bu iş, hayli değişik bir algı üzerinden hareket etmekteydi. Bir proje olarak ortaya çıkan fanzin 2016 yılında ilk ve tek sayısını çıkararak alandan çekildi.
“Ne yani? Bizim ülkemizde feminizm üzerine fanzinler yok mu?” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, var! Hatta öyle fanzinler var ki, daha önceden fanzin olup dergiye dönüşmesine karşın fanzin ismini kullanmak gibi cinliklere bulaşanlar bile mevcut. Her ne olursa olsun erkek egemen toplum anlayışına karşı yürütülen her mücadele kıymetlidir diyerek konuma dönmek istiyorum.
Bu fanzinin bir araya gelme sebebi, feminist bir bakış açısından yola çıkarak çocuk sahibi olmak. Kadına yönelik toplumda her daim var olan, çocuk doğurma, anne olma baskısı, “evinin kadını çocuklarının anası” diye özetlenebilecek bir baskı ülkemizde olduğu gibi Rusya’da da mevcut. Bu dayatmadan rahatsız olan kadınlar, gözlerine sokulan bu tablodan öylesine rahatsızlık duyar hale geliyor ki, bir süre sonra çocuk sahibi olma istencinden uzaklaşıyorlar. Kendilerini bu toplumsal kıskaç içinde bulmaktan korkarak, her ne kadar çocuk seven anne adayları olsalar da bu arzularını baskılıyorlar. “Kendisi Bir Çiçek” bu noktadan hareket ederek, feminist hareket içerisinde yer alan ama aynı zamanda çocuk sahibi olan annelerin yazılarından oluşan bir fanzin olarak ortaya çıktı. Benzer korkuları yaşayanlarla, toplum dayatmalarına rağmen “anne” olma kararlılığını gösterenlerin, mektuplar aracılığıyla düşüncelerini ortaya koyduğu bu iş, kendi kitlesi içinde hayli ses getirdi.
Fanzinden küçük bir alıntı süreci anlamamıza daha yardımcı olacaktır.
“Çocuklar hayatın çiçekleridir.” Her birimiz bunu duyabiliyorduk. Peki, tüm kızlar ve kadınlar anne olmak ve çocuk sahibi olmak ister mi? Modern toplumda, hâkim görüş hâlâ bir kadının “gerçek anlamı” nın anne olmak olduğudur. Ve her kız, kız ve kadın potansiyel bir anne olarak algılanıyor. Ne arzusu, ne görüşü ne de sağlık durumu dikkate alınmıyor. Bir kız ya da kadın çocuk istemiyorsa ya da çocuk sahibi olamıyorsa, tam olmadığı şeklinde bir klişe yaratılıyor. Bir kadın, doğum ve çocuk yetiştirmeyle ilgisi olmayan bir şey yaparken ciddiye alınmıyor. Bir kadının hayatının tüm alanları annelik prizmasından görülüyor. Ancak her birimiz vücudumuz hakkında bağımsız olarak karar verme hakkına sahibiz. Kendini gerçekleştirme yolunda yürü ve geleceğini seç.
Hayatta kendini gerçekleştirebilmek için anneliğin bir ön koşul olduğuna inanmayan kız ve kadınların hikâyelerini derledik. Projemiz anne imajını gözden düşürmeyi hedeflemiyor. Çocuk sahibi kadınların yaptığı işin değerini düşürmeyiz. Sadece biz kendi çiçeklerimiziz.
Bir araya gelmelerinde 3 ay sonra hazırlanan fanzin, basılarak 2016 yılının 8 Mart tarihinde dağıtıma çıktı. Naif illüstrasyonların yer aldığı fanzin “Çiçek alma, saygı göster” sloganını taşıyordu ve bu tutum topluluk tarafından ilgiyle karşılandı. En önemlisi de bir vakıf veya oluşum olmadan kendi kitlesini bir şekilde toplayarak seslerini duyurdular.
Farklı kesimlerden, farklı hareketlerden insanların, toplulukların fanzini bir yayın aracı olarak görme meselesi ve bu yolla kültürdeki renkliliğin artması bizler için önemli. Şahsen fanzinlerin birkaç alana sıkışmışlığının doğal süreçlerle aşıldığını görmek isteyenlerdenim ama organik olmayan her şeyin bu mecrada ölü doğum demek olduğunu da bilmekteyim. Bu sebeple yukarıdaki örnek gibi olayları farklı açılardan ele alan, odaklandıkları konular üzerine içerik üretmek isteyen, bu alanlar üzerine bir şeyler yapma gayretinde olan arkadaşların katkısının kıymetli olduğunu düşünüyorum.