Prometheus, her şeyi önceden görebilen bir kâhindir. Akıllı ve engin bir bilgi donanımına sahip olan bu mitolojik karakter, bir gün Zeus’un tahttan düşeceğini görür. Ama oldukça akıllı birisi olduğu için bunu hemen ona söylemez, ne zaman ki Zeus’un zalimliği artık tahammül edilmez bir boyuta gelir, işte o zaman isyan bayrağını çekerek, ona karşı savaş açar. Çünkü onun savunduğu şey, tanrıların despotluğu değil, halkın kendilerini güvende hissedecekleri adil, eşit ve özgür bir toplumdur. Prometheus, Zeus’a baş kaldırır ve onu insanlara karşı küçük düşürür. Fakat Zeus buna o kadar sinirlenir ki, insanların bir kurtarıcı olarak gördüğü Prometheus’u cezalandırır. Ateşi saklar. Ateş bilindiği üzere, mitos’tan logos’a geçişte insanlık için önemli bir role sahiptir. Antik çağ filozoflarından Herakleitos ve Stoacılar için de bunun böyle olduğunu söyleyebiliriz. Onlara göre evren, ateşten mütevellittir. Ve insanlar ateşten parça almışlardır kendilerine. Dolayısıyla logos öncesi dönemde yani mitos döneminde ateşin insanlık için bilgi değeri vardır. İnsanlar ateşle yeme, içme ve kendini sakınma durumlarını gerçekleştirirler. Prometheus, Zeus’un ateşi insanlardan almasına çok üzülür ve bir şekilde Zeus’un gönlünü alarak, kurnazca davranır; gelecekten haber verme bahanesiyle Tanrıların katına (Olympos) çıkar ve bu sefer alev alev yanan güneşten bir parça ateş alarak, insanlara götürür. Başka bir anlatıya göre ise Prometheus, demirci tanrı Hephaistos’un kaynak ocağından ateşi alır. Her iki anlatıya göre, Prometheus’un yaptığı şey, tanrılardan ateşi çalarak insanlara götürmek. Buraya kadar anlattığım hikâye, Promeheus’un insanlığın yararına olan ateşi onlara vermek istemesinin altında yatan mücadeleci ruhuyla ilgilidir. Prometheus’un ateşi; aydınlıktır. Aydınlık ile karanlığı yok etme mücadelesi verir. Ve tarihte hiç kuşku yoktur ki, despotlar her zaman kötü ruhlara, karanlık bedenlere ihtiyaç duyar. O ruhlar ve bedenler de yine yanı şekilde despot bir iktidara. Şu halde, ben Prometheus’un devrimci bir figür olduğunu açık yüreklilikle söyleyebilirim. Bir şeyleri değiştirmek ve dönüştürmek amacıyla, iktidar olan Zeus’tan ateşi çalarak, bilgiyi yaymak uğruna her şeyi göze alan biri için, başka ne denilebilir ki! Hikâyenin bundan sonrası kötü gitse de Prometheus eninde sonunda zincirlerinden kurtulur. Ve yeniden ölümsüz olarak, varlığını sürdürür.
Hikâyenin, anlattığım bölümü, Prometheus adlı fanzinin neden popüler bilim olmak iddiasıyla yola çıktığının cevabını da bize veriyor; “bilim, halka inmeli!” Temel kaygısı bu olan ve yola bu kaygının beraberinde getirdiği sorunsallarla çıkan arkadaşlar, bizi hem bilimin nasıl bir olgu olduğunu düşünmeye hem de ona neden ihtiyacımızın olduğunu göstermeye davet ediyorlar. Açıkçası bilim ve felsefe konularına dair böyle bir fanzinle karşılaşmak beni epey heyecanlandırdı. Çünkü mitolojik bir karakter olan Prometheus’un da yapmaya çalıştığı gibi, “bilim halka karışmalı” diye düşünüyorum bende. Halk, her ne kadar bunu anlamasa da böyle bir çaba vermek bile, karanlığın ortasında açılan bir umut kapısıdır.
Prometheus fanzininin ana fikri; “bilim içinde geleceği barındıran bir silahtır”. Amaçları bilimsel çalışmalara katkı sağlamak ve böyle bir uğraş içinde olanlarla bir araya gelmek. Bilimi, bilimsel araştırmayı ve bilimsel incelemenin metotlarını tartışmak. Seslerini fanzin ile duyurmak, onların yine bilimi ne kadar halka karıştırmak istemesiyle yakından ilgilidir. Niyetleri, insanın sahip olduğu yetenekleri ortaya çıkarmaktır. Bunun için de insanın, doğada ve toplumda şeylerin maddesel nedenine diyalektik yöntemle ulaşması gerekir. Bu yöntemi doğaya ya da tarihe bakarak görebiliriz. Her şeyin değiştiğini ve dönüştüğünü var olan hiçbir şeyin aynı kalmadığını bir doğa filozofu olan Herakleitos’un “aynı nehirde iki kez yıkanamayız” sözünde de görürüz.
İlk sayının giriş bölümündeki yazılarında yine popüler olan bilim tartışmalarının metafizik yorumlarını eleştirir Prometheus. Onlar için bu popülerlik kavramı anlatım dilini ifade eder. İçeriğin değil, anlatımın popülerliğinin peşindedirler. Bilim, hem bir son hem de bir başlangıçtır. Teknoloji alanındaki gelişmeler her ne kadar olumlu şeyleri beraberinde getirse de insanlığı nükleer savaşlara, kitlesel işsizliğe, yaşanılamaz bir doğaya sürüklediğinin gerçeğini değiştirmez. Prometheus, buradan hareketle yok oluşun kıyısındaki bugünü; kendini bilimle, sanatla, felsefeyle var eden bir yarına dönüştürme umudu içinde olduğunu da belirtiyor. Bu umutlarına davet ediyor bizi. Açık bir şekilde de söylüyor; “gelin, Prometheus’un ateşini insanlara ulaştıralım!”
İlk sayılarında genellikle diyalektik yöntemin ve bilimsel yöntemin ne olduğuna ilişkin yazılar var. Bireysel olarak içinde yazan kimse belirtilmemiş. Fanzinde Ted Grant ve Alan Woods’un “Aklın İsyanı” adlı kitabından bölümler var. Kısacası, materyalist felsefenin ve diyalektik yöntemin iyi bir yorumlanışını görüyoruz Prometheus’un ilk sayısında. Fanzin dünyasına elinde bilim meşalesiyle çıktığın için, teşekkürler Prometheus. Ateşin daim olsun!