Olgun Ruhlar 43. Sayısıyla Yola Devam (PDFli)

Olgun Ruhlar, 4 yıldır Eskişehir’de çıkmakta olup 43 sayı devirmiş bir fanzin. Fanzinleri takip edenlerin mutlaka Olgun Ruhlar ile karşılaştığını düşünüyorum. Ben fanzine geç kalmamdan ötürü ancak 30 küsürlü sayılardan sonra yetişebildim. Yetiştikten sonra da elime geçen sayılarını severek okudum. Henüz geriye dönüp eski sayılarına bakacak fırsatım olmasa da mutlaka dönmeyi düşünüyorum. Günümüz fanzinlerine baktığımızda köklü bir fanzin olan bu fanzinin mentalitesini biraz anlayabilmek için fanzini yazmadan önce biraz araştırmak istedim. Bu süreçte bir fankite, bir de videolu röportaja ulaştım. Fanzini Fevzican Çelik, sürekli değişen bir ekiple çıkartıyormuş. Muhtemelen takdire şayan bir emek var ortada. Her şeyi göz önüne aldığımda Olgun Ruhları düşünce olarak ve emek olarak çok sevdim. Bunları da benim gibi Olgun Ruhlarla geç tanışmış yahut hiç tanışamamış arkadaşlar varsa bilmelerini istediğim için yazmış bulundum.

Fanzinde bizi karşılayan ilk eser Eren Barutca’nın “Gönül Yorgunluğu” isimli düz yazısı. Gönül yorgunluğunun çokça aşkı çağrıştırdığını düşünürsek, bu yazı öyle değil. Dibe batmış bir ruhun buram buram yorgunluğunu anlatıyor. Dibe batışını, umuda, yardım eline muhtaçlığını…  Tabii benim ruh dememle ruh yorgunluğu olmuyor. Ama yine de o ünlü film repliğinin dediği gibi: “…yazana değil, ihtiyacı olana aittir.”

Fevzican Çelik’in “Deliremeyen” isimli bir öyküsü var. Çok sık olmasa da Fevzican’ın öyküleriyle karşılaşıyorum. Gayet üzülerek okuyorum, iyi bir yazar olduğunu düşünüyorum. İç monolog ile anlattığı hikâyede deli olmaktan ya da muhtemelen delirmeye çalışan birinin, kısa bir geçmişe dönüşünü dinliyoruz. “İnsanlar bilmemeyi ne kadar da çok sevmiyolar.” diyor. Her insana kendimizce bir kılıf bulup, yargılara varmamızı bir güzel eleştiriyor.

Melih Kıran’ın da “Doğmuşum” isimli bir düz yazısı var. Eren Barutca’nın yazısı gibi bunu da sınıflandıramamdan ötürü düz yazı diyorum. İkisinin de deneme olduğunu düşünüyorum fakat emin olamadığım için bir kanıya varmak istemiyorum. Yazıya geri dönecek olursak; yalnız kalmış, hatta yalnızlığa itilmiş birinin bakışını görüyoruz. Melih Kıran 16 yaşında olduğunu yazı içinde belirtmiş. Sizleri bilmem ama bu yaşlarda yazmak benim için çok uzaktaydı. O yüzden Melih’e ayrı bir hayranlık duyduğumu söylemek isterim.

Araya “Olgunsal Tavsiyler” isimli eğlenceli bir kısım yazmışlar. Çok iyi olmuş. Muhtemelen buraya kadar elinde bir intihar ipiyle gelen okur; “Şimdilik şunu bir kenara bırakıyım.” diyecektir. Buradan son sayfalara bir atlayış yapıp nedenini birazdan açıklayacağım. “Pandemi Yazarı Röportajı” isimli hayali -her ne kadar gerçek olsa da- bir röportaj var. Fevzican Çelik hazırlamış. Dümdüz ve ağır bir dilde eleştiri okumaktansa bu tarz nükteli eleştirileri okumayı tercih ederim.

Bıraktığım yere geri dönecek olursak; fanzinde yer alan beş şiir var. Bu şiirlerin sahipleriyse; Eren Barutca, M. Kağan Will Şahinoğlu, Göktürk Yaşar, Teoman Berk Akın ve Melih Kıran. İçerisinde, tekrar okuyunca farklı hisler uyandıran derin şiirler var. Şiir gibi herkesin yüreğinde farklı bir kıvılcım yakan türü, en azından bu fanzin özelinde, kendi fikirlerimle manipüle etmek istemedim. Muhtemelen yapacağım şey şiiri derinlemesine bir analiz değil, kendi fikrimle size tanıtmak olacaktı. Buna gerek görmedim. Buraya kadar size aktardığım içeriklerin, Olgun Ruhlar Fanzin’in 43.sayısını okuma isteği uyandırdığını tahmin ediyorum ya da en azından öyle düşlüyorum. Okuma sırasında da bu şiirlere kendi hisleriniz ile anlam yüklemeniz çok daha güzel olacaktır.

Ve son olarak, fanzinde yer alan çizimleri, Ezgi Arda, Furkan Arslan Doluay ve Emrecan Benli yapmış. Şahsen hepsini çok başarılı buldum.

Her zamanki gibi fanzine aşağıda yer alan bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Bir sonraki yazıda, başka bir fanzinle görüşmek dileğiyle… Sevgiyle ve fanzinle kalın!

 

FANZİN: Olgun Ruhlar Fanzin Sayı 43 (PDF İNDİR)