Yıllar sonra bir fanzin aramızda. Alabalık Tuğlası olarak bilinen şiir fanzini 20 yıl sonra, yenilenen şekliyle ve zamanın şartlarına adapte olarak fanzin mecrasına geri döndü. 90’ların ortalarında çıkmaya başlayan ve 8 sayı süren Alabalığın Tuğlası zamanında Altay Öktem’in radarına takılmış ve Şeytan Aletleri kitabında yerini almış. Elbet sorulmak istenen çok soru var. Kendileri sağ olsun açık bir şekilde akılda olanları cevapladılar. Yeni sayılarının PDF’ini sizler için paylaşıyoruz. Umarım önümüzdeki zamanlarda yeni işlerini okuma şansı buluruz.
“Büyük Alabalık Göçü’nün ardından 20 yıl geçti. Bi daha
dönmeyeceklerini düşünmeye başlamıştık artık. Onca
kaybın, yoksunluğun ve huzursuzluğun ardından bi
sabah bize gülümsediklerini gördüğümüzde yaşadığımız
sevince inanamazsınız.”
İsim enteresan, Alabalığın Tuğlası. Nasıl ortaya çıktı?
O konu pek net olmamakla birlikte yıldızlı bir gecede göğe bakalım edasıyla kafa dağıtırken çıktı diye hatırlıyoruz. Richard Brautigan’dan Alabalık esinlenmesi var. O dönem birlikte bir şeyler yapmaya çalışıyorduk ve yine nereden çıktığını hatırlamadığımız bir Tuğla esprisi vardı. Sorulan her soruya Tuğla cevabı vermek gibi saçma bir alışkanlık edinmiştik. O yıldızlı gecede de önce Alabalığın Attığı Tuğla ardından da Alabalığın Tuğlası ortaya çıktı. Şiir üzerine bir fanzin için anlamsız gibi gelse de romantik yanını görmüştük biz ve çok sevdik.
Nerede ve nasıl yola çıktınız?
90’lı yılların ortalarında İstanbul’da başladı aslında hikâye. 1996 yılında Demir Kelebek Gereksiz İşler Kulübü adında bir fikir attım ortaya. O dönem sürekli dirsek teması olan, birbirini tanıyan insanlardan oluşan bir gruptuk ve bu isim grubu simgeler gibi oldu. Şiir, hikâye yazıyor, paylaşıyor, eleştiriyor, bolca konuşuyorduk. Elde biriken materyalle bir şeyler yapalım istedik ve çıkan ilk fikir şiir üzerine bir fanzindi. Tabi eldeki materyallerle de kısıtlı kalmadı. Çevreden duyan pek çok insan Alabalığın Tuğlası’na katkı verdi. Pek çok insanla tanıştık. Sadece adını bildiğimiz ama hiç karşılaşmadığımız insanlarla çalıştık. Güzel günlerdi.
Şimdi güzel değil mi?
Şimdiki güzelliği bir başka tabi ama o zamanlar belki de gençlik ateşinden kaynaklı daha heyecanlı ve keyifliydi. Belki de geçen zaman bizi biraz yordu ve eskisi gibi keyif alamıyoruz.
O zamanlar nasıldı, işler nasıl yürüyordu, zorlukları nelerdi?
Epeyce zordu. Fotokopiyle çoğaltılan bir iş yapıyorsunuz. Şimdiki gibi gelişkin bilgisayar programları yok, olanları da siz bilmiyorsunuz. Defalarca yapılan çizimler, sağdan soldan gelen ya da toplanan, ardından da kes yapıştırla hazırlanan görseller. Yazıları bile daktilo ile yazıp kes yapıştırla dergiye ekliyorduk. Hatta bir sayıda dergiyi yapmaya çalıştığımız arkadaş “Yeter artık kesmiyorum da yapıştırmıyorum da” diye celallenip şiirlerin bir kısmını kendi el yazısıyla yazmıştı. Bu bize başka bir fikir verdi ve sonraki sayıda şiirleri, şiir yazanların kendi el yazılarıyla yayınladık. Diğer taraftan işin dağıtım kısmı da vardı ve belki en zor kısmı oydu. Beyoğlu’nda bazı kitabevleri ve underground diye tabir edilen yerlere verebiliyorduk sadece. İnsanlara ulaşmak zor oluyordu. Ama başta dediğim gibi, bütün zorluklarına rağmen keyif alıyorduk.
Fanzin dünyası nasıldı o zamanlar?
Bunu ancak karşılaştırma ile anlatabilirim ama şu an yayınlanmakta olan kaç fanzin var, ne kadarını biliyorum gibi konularda eksiğiz. Ama 90’ların sonunda 150 küsur fanzin olduğunu hatırlıyoruz. İçerik konusu ise her dönem değişir elbette. O zamanlar değişik pek çok konuyla karşılaşıyorduk. Bildiğimiz bazı şeyleri fanzinlerden öğrendik diyebiliriz. İnternet bu kadar gelişkin değildi. Kitaplar, dergiler ve fanzinlerdi bizi ayakta tutan.
Bugün nasıl değişiklikler var?
Teknik açıdan daha kolay bugünlerde. Daha önceleri günler süren fanzin birkaç gün içerisinde hazırlandı mesela. Diğer taraftan özgünlüğü sağlayabilmek için de daha çok çabalamak gerekiyor bugünlerde. Çünkü internet sayesinde her şey elimizin altında. Her tür bilgi ve metne kolay ulaşıyoruz. Fanzinlerin tercih edilmesi için de özgünlüklerini korumalarına ihtiyaç var ki son zamanlarda okuduğumuz pek çok fanzin de son derece iyi işler çıkarmış diye düşünüyoruz.
İnternet üzerine konuşmuşken, Alabalığın Tuğlası artık dijital olarak çıkıyor. Bu durumda size ulaşmak isteyenler için sosyal medya bağlantılarınız vardır herhalde.
Evet evet, ayak uydurmak bir zorunluluk artık. Instagram hesabımız @alabaligintuglasi, şiir ya da şiir üzerine yazı göndermek isteyenler için mailimiz de alabaligintuglasi@gmail.com. Bir de fanzinin indirilmesi için oluşturulmuş basit bir web sayfamız mevcut; www.alabaligintuglasi.tk. Bu arada, az önce dijital olarak çıkıyor dedik ama Limited Edition bir baskı yapmayı da planlıyoruz. Çok yüksek adetli olmaz ama arşivinde bulundurmak isteyenleri de unutmayalım istedik.
Bir de “20 yıl sonra”yı merak ediyoruz. Nasıl oldu bu dönüş?
Son sayı 20 yıl önce çıkmıştı. Az önce bahsettiğimiz Demir Kelebek Gereksiz İşler Kulübü 25.yılını kutluyor bu sene. Çeyrek Yüzyıl Kutlamaları mı yapsak diye düşünürken ilk Alabalığın Tuğlası geldi aklımıza. Aradan geçen 20 yılda hepimiz çok değişmiş olmakla birlikte aynı samimiyeti koruduğumuzu ve yapabileceğimizi düşündük. Hepsi bu.
Devamı gelecek mi?
Dijital versiyonun 2. Sayısını hazırlamaya başladık bile.
Ne zaman çıkar?
O kendi kendine olgunlaştığında “ben çıkıyorum” der bize.
Röportaj için teşekkür ederiz.
Biz de teşekkür ederiz.