Heft Ahter Fanzin Sayı: 1 – Renklerden Hayat Bulan Fanzin (PDFli)

 

Heft Ahter, kelime anlamının “yedi gezegen” olmasının yanı sıra; renkleri tema edinen öykü ağırlıklı eserleri internet sitesi üzerinden paylaşıma sunmayı amaç edinmiş bir hareketin ta kendisi. Şimdi bir de bunu “Heft Ahter Fanzin” olarak andığımızda ne oluyor, farkında mıyız? Evet, bu da eserlerin fanzin formatında raflara çıktığı anlamına gelir, çok zekiymişsiniz, size çekmişim, teşekkürler, rica ederim, bu arada ilk sayıları yayınlandı, ciddi misin, evet, nasıl bir fanzin bu, cevabı bir alt paragrafta bulabilirsin, bu sefer de tebrik ediyorum sizleri, bravo!
Heft Ahter Fanzin’in birinci sayısında bizleri dört farklı eser karşılıyor. Bu eserleri üreten kişilerin deneysel/ilerici (progessive) bir mantıkla eser türlerine yaklaştıklarını belirtmekte fayda var. Aslında hepsinin ortak noktasında bilim kurgu bulunuyor ki zaten bu durumu sitenin ve fanzinin adı olan Heft Ahter’den anımsayabiliyoruz fakat bizleri karşılayan eserlerin her birinin salt olarak bu türe dâhil olduğunu söyleyemeyiz. Ve açıkçası; söyleyememek daha iyi olmuş çünkü işin içine fantezi, saykodelya ve absürtlük katılınca daha da keyifli bir paylaşım süreci ortaya konmuş. Bir türe bağlı olmaya çalışıp deneyselciliklerinden eksilteceklerine; hep böyle kalsınlar daha iyi. Muhteşem bir şekilde akıl verdikten sonra da bizi neler bekliyor, pek de alıntı yapmadan bakıverelim;
İlk olarak “Yukarıdaki” isimli eseriyle Vuslat SAÇKESEN karşılıyor bizleri. Yorum yapabilen, öneri sunabilen, bunları da geçtik, hata yapabilen bir arayüz kodlamasının duyusal kayıtlardan bir tanesini bizlerle paylaşmasını konu edinen bu öykü oldukça ilgi çekici. Öyküden alıntı vermeyeceğim ancak bu arayüz muhabbeti gerçekten hoş durmuş, yani ne sistemden ne de kullanıcıdan bahsediyoruz, aracının kendisinin yorumlarının burada bulunması mantıklı tebessümler oluşturuyor, öykünün aslında ise hüzün var, orası ayrı, okuyunca anlaşılacaktır zaten.
İkinci selam ise “Bir Avuç Seramik İçin” isimli, devamlı öykü olma ihtimali bulunan, eserle Abdullah Emre ALADAĞ’dan geliyor. Aslında, burada bulunan kısım birinci bölümü ama okuduğunuzda, olayların gerçekleşmekte olduğu evreni ve sosyal davranışları az çok kavramış oluyoruz. Bu eserin “Sosyal yapılanmalarda da bir tekerrür söz konusudur.” dedirttiğini belirtelim. İlk Çağ ile Orta Çağ’ın genel özelliklerini gelecek bir tarihte karşıladığınızı düşünürseniz, arka planda kalan yan olaylara daha rahat anlam verebilirsiniz bence.
Üçüncü olarak bizleri “Kan Çürüğü” isimli eseriyle Tuğrul SULTANZADE karşılıyor. Aslında Tuğrul’un kendi tarzını iyiden iyiye oluşturduğunu söyleyebiliriz ki bu tarzdan kastım; sinema sektöründen bir örneklemeye ihtiyaç duyarak söylemeliyim ki, karakterlerin ruh hâllerini ortam koşullarıyla betimlemelerine benziyor ama bariz bir farkla gerçekleşiyor, buradaki betimlemeler ruhsal durumlardan çok fizyolojik durumları konu ediniyor. Aşırı istenç ve isteksizlik arasında kalan bu karakterin öyküsü, sizleri işte tam da böyle bir ortamda bekliyor.
Son olarak, buna selamlama falan denmez, ne deneceğine siz karar verirsiniz, “Bu Bir Kötülüktür!” isimli eseriyle Emrecan ŞUŞTER karşımıza dikiliyor. “En büyük günah nedir?” diye sorsalar “Ne bileyim lan ben, nedir, nedendir? Ben yapmadıktan sonra ne anlamı var?” gibi soruları cevap diye sıralayabilirsiniz ama Emrecan öyle yapmamış, günaha girme teşebbüsünde bulunmuş, girmiş mi de, ne ola ki? Yalan yok, ayrılıklar üzmesin diye böylesine eğlenceli bir eseri sona bıraktıklarını düşünmedim değil.
En hızlısından özet geçersek; böylesine eserleri derleyerek raflara çıkardıkları için emeklerine sağlık. Umarım; kısa zamanda yeni renkler ve yeni eserlerle raflardaki yerlerini alırlar. Bulduğunuz yerde kapın gitsin!

Fanzin yürüyor!

FANZİN: Heft Ahter Fanzin Sayı: 1 (PDF İNDİR)

Yorum bırakın